Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde Kıbrıs'ın deprem röntgeni çekildi
Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde (DAÜ), deprem sırasında yaşanabilecek riskleri azaltmak ve afetlere hazırlıklı bir toplum oluşturmak amacıyla kurulan Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM), Kıbrıs adası ve çevresinde meydana gelen son depremlerle ilgili değerlendirmede bulundu.
Yapılan değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:
Kıbrıs çevresindeki son depremler: Daha da büyük bir depremin habercileri mi?
Doğu Akdeniz'de, Türkiye'nin güneyi ve Suriye ile Lübnan'ın batısında yer alan Kıbrıs Adası, birçok açıdan bölgesel bir cazibe merkezi olmasına rağmen, sismolojik açıdan sismojenik bir bölgede bulunmaktadır.
Adanın güney kısmı, Şekil 1'de gösterilen Kıbrıs Tektonik Yay'ı tarafından kontrol edilirken, kuzey kısmı ise Girne Sıradağları'nın etkisi altındadır.
Kıbrıs, Anadolu, Afrika ve Arap tektonik levha hareketlerinin etkileşime girdiği karmaşık bir bölgede yer almaktadır. Anadolu ve Afrika tektonik levhaları, adanın güneyinden geçen ve bu bölgedeki levha sınırını oluşturan Kıbrıs Yayı boyunca çarpışarak bir dalma-batma kuşağı oluşturur. Bu dalma-batma kuşağı, Baf Transform Fayı olarak bilinen nispeten kısa bir transform fay hattı ile de etkileşim içindedir. Kıbrıs yayının da bulunduğu tektonik levha sınırı, Ölü Deniz Transform Fayı ve Doğu Anadolu Fayı ile birlikte Afrika ve Arap levhalarının hareketlerini etkilemektedir.
Bu durum, adayı ciddi şekilde etkileyen ve büyük bir yıkıma yol açtığı düşünülen 1222 yılındaki Mw 7.0–7.5 büyüklüğündeki bir deprem de dahil olmak üzere ciddi büyüklükte depremlere yol açmıştır.
Ayrıca, 11 Ocak 2022'de Baf’ın batısında, Mw 6.4 olan bir deprem meydana gelmiştir. Bu deprem, 1996'dan bu yana Kıbrıs'ta meydana gelen en büyük deprem olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde Doğu Akdeniz’de meydana gelen ve merkezi üssü kıyıdan yaklaşık 50 km uzaklıkta olduğu açıklanan depremin Değirmenlik Yayı’na (Kythrea Fault) yakınlığı düşünüldüğünde, kayda değer bir yıkım ve can kaybına yol açmasa da Kıbrıs adası için önemli bir uyarı niteliğinde olduğu kabul edilebilir (Şekil3).
Öteki taraftan, Şekil 1'de gösterilen, iki büyük depreminin nedeni olan Doğu Anadolu Fayı ve bunun Helen Fayı'na uzanan devamındaki fay kırılmaları güneybatıya doğru ilerlemeye devam ederse, Kıbrıs Yayı'na ulaşabilir ve başka bir büyük deprem yaratabilir.
Ayrıca, adanın çevresinde son yıllarda meydana gelen küçük ve orta büyüklükteki depremler, bölgenin sismik olarak daha aktif hale geldiğini de düşündürmektedir.
Büyük bir depremin meydana gelmesi durumunda, denizle çevrili bir ada olan Kıbrıs'ın deprem ve beraberinde gelebilecek tsunami, heyelan, sıvılaşma ve kaya düşmesi gibi etkilerle başa çıkabilmesi için kurtarma, yardım ve tahliye süreçlerinin dikkatlice planlaması gerekecektir. İnşaat sektörü, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) en büyük endüstri konumunda olup, tasarım ve yapım hataları büyük bir depremde ciddi yıkımlara neden olabilir. Ayrıca, KKTC’deki mevcut ve gelecekteki konutların önemli bir bölümü, diğer ülkelerden gelen öğrenciler tarafından kullanılmaktadır. Bu bireylere zarar verebilecek herhangi bir olay, KKTC ile diğer ülkeler arasında diplomatik sorunlara yol açarak istenmeyen finansal ve politik sonuçlar doğurabilir.
Belirtilen bilgiler doğrultusunda, ülkemizin bir an önce kapsamlı ve çok disiplinli bir Deprem Risk Azaltma programını hayata geçirmesi büyük önem taşımaktadır. Bu programda izlenmesi gereken adımlar şunlardır:
1. Ülkenin sismolojik bulgularına dayalı olarak sismik tehlike haritasının yenilenmesi,
2. Depremle ilişkili tüm tehlike parametrelerini kapsayan mikrozonasyon haritalarının geliştirilmesi, (bunlar arasında yer hareketi şiddeti, baskın periyot, yüzey kırılması, heyelan, sıvılaşma, kaya düşmesi, büyük yerleşim alanları ve tsunami potansiyelleri yer almaktadır.)
3. Yeni bilimsel ve teknik bulgulara göre tasarım ve inşaat standartlarının güçlendirilmesi ve güncellenmesi,
4. Yeni binalarda, sismik performans ve sürdürülebilirlik açısından daha uygun yapı malzemelerinin kullanılması,
5. Deprem dayanıklılığı yüksek binalar inşa etmek amacıyla gelişmiş ve yenilikçi yapısal sistemlerin uygulanması,
6. En yaygın bina türlerini belirlemek için mevcut bina stoğunun sınıflandırılması,
7. Her bina türü için uygun mühendislik talepleri belirleyerek kırılganlık eğrilerinin veya yüzeylerinin oluşturulması,
8. Her bina türünün kayıp tahminlerinin yapılması,
9. En acil olanlardan başlanarak, zayıf binaların güçlendirilmesi,
10. Olası bir depremde, olası mağdurlar, yaralılar ve evsizlerin sayısının tahmin edilmesi ve temel ihtiyaçlarının belirlenmesi,
11. Kurtarma ve yardım ekiplerinin hazırlık seviyelerinin artırılması,
12. Evsizler için uygun barınma alanlarının belirlenmesi,
13. Deprem ve diğer ani doğal afetlere karşı topluluk düzeyinde güvenlik kültürünün oluşturulması ve
14. Tüm şehirler, kasabalar ve köylerde yerel afetler için Mahalle Yardımlaşma Merkezlerinin kurulması.
Sonuç olarak, diğer ülkelerden tüm ilgili uzmanların, paydaşların ve ülkemiz karar alıcı ve yetkililerinin iş birliğiyle geç olmadan yukarıda belirtilen önlemlerin hayata geçirilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması büyük önem arz etmektedir.