World News

10’ların İzleriyle Türkiye (160)

10’ların İzleriyle Türkiye (160)

Yüce Atatürk;

Ülkemizin dış politikasını belirlerken ortaya koymuş olduğu 'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesi; devletimizin en büyük kazanımıdır. Bu kazanım 90 yıllık dış politikamızda bize daima itibar kazandırmış, bölgesel gücümüze güç katmıştır.

       Büyük Önder Atatürk'ün;

"Vatanın müdafaası mecburiyeti olmadan savaş bir cinayettir."İfadesi, yaşadığımız coğrafyada sınır komşularımız ve dünya devletleriyle olan ilişkilerimiz için en doğru tespittir.

Suriye'de yaşanan iç savaşa ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan halk ayaklanmalarına karışmak; Suriye'de Esad'a karşı savaşan Özgür Suriye Ordusunun yanında yer alarak, Ortadoğu'nun bu dönüşüm sürecinden pay kapmak adına emperyalist ülke/ülkelerin oyuncağı olan ve bu sıcak savaşın içinde rol alan kimi radikal din gruplarıyla birlikte anılmak!

Ülkemizin kuzeyinde sadece devlet olarak ilan edilmemiş bir Kürt Yönetiminin, Türkiye'nin Güneydoğusunda hedeflenen özerk bir bölgenin, Suriye'nin kuzeyinde, iç savaşın dağınıklığından istifade ile kurulması amaçlanan 'Batı Kürdistan Özerk Bölgesinin' esas hedefinin ne olduğunu hesaplamak. İsrail'in bölge üzerindeki etkinliğini arttırmak adına, son dönemde Doğu Akdeniz'de kendi suları ve Kıbrıs adasının çevresinde bulunan zengin hidrokarbon yataklarının depolanmasının kendi kontrolünde olması için özellikle son dönemde Filistin konusunda Türkiye ile karşı, karşıya gelmekten çekinmemesi…

İran'ın, Rusya'nın ve Çin'in Ortadoğu'da güç odağı haline gelebilmek adına uyguladıkları tavizsiz politikaların ve Amerika'nın BOP projesine uygun yönetimlerle birlikte bu sürecin kontrol edilebileceğini ön görmenin ve buna inanmanın. Önümüzdeki süreçte; Ülkemizin 'Arap Baharı Dönüşümünden' ve 'Suriye İç Savaşından' neyi, nasıl elde edebileceğimizin alt maddeleri olacaktır sanırım.

Unutulmasın ki, emperyalist planlar Ortadoğu'yu yangın yerine çevirmiştir. Bu yangını, ülkemizin sorunsuz atlatması; ülke yönetiminde görev alanların en önemli önceliği olmalıdır.

Türkiye hiç şüphesiz bölgesinin en güçlü devleti, yedi düvele karşı kazanmış olduğu bağımsızlık mücadelesi ile mazlum milletlerin örnek aldığı bir ülkedir.

Ortadoğu'da bu çok önemli süreçte bize düşen en önemli görev; tarihi misyonumuz olan; 'yurtta sulh cihanda sulh' söylemine uygun davranarak hakkın, hukukun ve mazlumun yanında yer almaktır.

GİDEREK KUTUPLAŞIYOR MUYUZ?

30 Mart 2014'te yapılan yerel seçimlerde iddia edilen oy sayım kargaşası, Hükümet yetkililerinin, bu konuda yapmış olduğu yetersiz açıklamalar, muhalefetin ortaya koyduğu iddialar, tutanaklar, yazılar, yorumlar, milletimizin tüm katmanlarına yayılmış, hemen, hemen herkesi etkisi altına almıştı.

Aslında son beş yıldan beri ülke genelinde giderek artan bir hoşgörüsüzlük, insanlarımızın birbirlerine olan tahammülsüzlüğü, artan memnuniyetsizlik, giderek zorlaşan hayat şartları, olaylar, olaylar, olaylar…

Yorulmuştuk, yorgun ve mutsuz bir tablo oluşmuştu sanki! Geride kalan onca yıllar boyunca hep aynı manzarayı görmek, yaşamak, böylesi bir manzaraya tanıklık yapmak zorunda mıydık?

Hep dışa bağımlı olmanın zincirleriyle, daha fazla özgürlüğün arzusuyla mı yaşamalıydık? Güzel ülkemin, güzel insanlarının kaderi bu olmamalıydı!

50'li yıllardan bugüne değin geride kalan yarım asırdan fazla yaşanan yıllar, her defasında karşımıza neden farklı bir tablo koyuyordu?

Her defasında neden istikrarın, huzurun, umudun, sevginin peşinde koşuyorduk?

Bu ülkede yaşayan bizler, ardımızda kalan acılardan, gözü yaşlı yıllardan hiç ders almamış mıydık?

Читайте на 123ru.net