World News

10’ların İzleriyle Türkiye (165)

10’ların İzleriyle Türkiye (165)

Ülkemizin geleceğini tehdit eden ikinci hususa gelince:

Cumhuriyet Türkiye'sinin daha önceki yıllarında sanki hiçbir şey yapılmamış gibi ülkemizdeki tüm reformların 2002 yılında iktidarı devralan AKP Hükümetinin icraatlarıyla başlamış gibi gösterilmesi;   hele, hele Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilk kuruluş yılları ve sonrası 10 yılında, her türlü yokluğa rağmen büyük bir azimle gerçekleştirilen 'Milli Ekonomi' hamlelerinin, bu hamleleri yapan Büyük Atatürk ve dönemin devlet erkânının başarılı icraatlarının görmezden gelinmesi, kimi zaman alaylı üsluplarla eleştirilmesi; milletimizin üzerinde soğuk bir duş etkisi yapmıştır.

Özellikle 2011 Yılında yapılan milletvekili seçimlerinden sonra yine en çok oyu alarak tek başına iktidar gücünü devam ettiren AKP ve lideri Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bundan sonraki icraatlarını ustalık dönemi olarak nitelemesi ve sonrasında ülke çapında gerçekleşen icraatlarına ve söylemlerine baktığımızda;

2004 yılında başlatılan AB müzakereleri sürecinde bir soğuma yaşandığını,

Dünya genelinde yaşanan büyük ekonomik sıkıntılara rağmen, ülkemizin bu olumsuzluklardan çok etkilenmediğini,

Ülkemize gelen yabancı sermaye yatırımlarının 2004 sonrasındaki kadar olmasa da devam ettiğini,

Ülke genelinde işsizlik oranlarında artış olduğunu,

Ekonomik alanda yapılan yatırımlar yavaşlamakla birlikte az da olsa devam ettiğini, ülkemizin IMF'ye olan borcunun bitirilmesinin yanı sıra; iç ve dış borç yükünün giderek büyüdüğünü,

Ülke ekonomisini doğrudan etkileyen EURO - USD parite artışının zaman içerisinde dış piyasaların istikrarsızlığı ve özellikle ABD merkez bankasının tasarruf politikası nedeniyle yaşanan olumsuzlukların ve artışların iş dünyamızda büyük sıkıntılara neden olduğu,

Batılı ülkelerin pek çoğunda giderek yaygınlaşan şu kanaat hâkim olmaya başlamış, cumhuriyetin ilanından ülkemizin bugününe baktığımızda; bulunduğu coğrafyada, komşu ülkelere örnek olacak bir idare şekline, modernliğe sahip ülkemizin; nereye gittiği sorgulanır hale gelmiştir!

Kutuplaşıyor muyuz? Sorusuyla irdelediğim hususu da göz ardı etmeden; milletimiz üzerinde oynanan oyunların bizi nereye, hangi tehlikeli sürece götüreceğini herkesin düşünmesi ve iyi analiz etmesi gerekmektedir.

Bir milleti birbirine bağlayan dil, din, ülkü, bayrak ve toprak beraberliğidir. Milletimiz bu değerler manzumesiyle dimdik ayakta değil miydi?

Bizleri ümmetlikten, vatan topraklarını da düşman çizmesinden kurtararak, bu ülkenin yiğit evlatlarına 'millet' kimliği kazandıran, devletimizi kuran Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarının; yaşadığımız bu coğrafyada, adeta bir kan çanağından oluşturdukları bu devletin kuruluşunun en önemli gerçeği bu değil miydi?

Türk Milletinin bu güne değin; alt, kimlik üst kimlik kalsın mı, kalksın mı? Diyerek, böylesi bir tercihi olmamıştı, bundan sonra olmamalıdır.

Çünkü bu topraklar uğruna tasada ve kıvançta Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Arabıyla, Çingenesiyle tüm engelleri bu birliktelikle aşmamış mıydık? Bir ve Beraber olmamış mıydık?

Bizleri Ulus-Millet yapan niteliklerimiz, bu coğrafyada aynı dili, aynı, dini, aynı ülküyü, aynı bayrağı ve bize ait ne kadar gelenek, görenek var ise; bunları özgürce paylaşmış olmamız değil miydi?

Elbette ki bu sorulanın yanıtı evettir.

Tarih sayfaları Türk Milletinin bu en önemli özelliğini Çanakkale'de, Dumlupınar'da, Sakarya'da, Kore'de, Kıbrıs'ta böyle yazmıştır.

İnancım odur ki, böyle de yazmaya devam edecektir.

        

Читайте на 123ru.net