World News

Mola vermek ve Ayrılmak

Mola vermek ve Ayrılmak

Mola vermek, bir ilişkide geçici olarak duraklama veya ara verme anlamına gelirken, ayrılık kalıcı bir sona işaret eder. Mola isteği, iki taraf arasında sorunların çözülmesi için bir fırsat olabilir ve her zaman ayrılık sinyali olarak değerlendirilmez. İlişkiye ara vermek, tarafların birbirlerine zaman tanıyarak düşünmelerine olanak sağlar, ancak bu her zaman ilişkinin tamamının sona erdiği anlamına gelmez. Özellikle tartışmaların arttığı veya uyum sağlanmadığı durumlarda bir mola isteği ortaya çıkabilir.

İlişkiye Mola Vermek

İnsan, var olabilmek için öncelikle ailesi ve yakın çevresi tarafından sevilmek, ilgi görmek, kabul edilmek, değer verilmek ve önemsenmek ister. Ayrıca, ait olma ve birey olma dengesinin kurulabilmesi de önemli bir var olma gereksinimidir. Ait olma isteği bağımlılığı, birey olma isteği ise bağımsızlığı getirir.

Bir ilişkinin sağlıklı olması için, o ilişkinin ilişkideki kişilerin ihtiyaçlarını karşılaması gerekir. Kişi, ait olma ve birey olma dengesini sağlayabiliyorsa (hem "ben" hem de "biz" olabiliyorsa) mutludur, dengelidir ve kişisel gelişimini sürdürebilir. Sağlıklı bir ilişki sürdürebilmek için, kişi "biz" olmadan önce kendi benliğini tanımalı ve ilişkide sadece "biz" olmaya çalışmamalı, ayrı "ben"ler olarak kendilerini var edebilmelidir.

Sürekli birlikte olmaya çalışan, her konuda aynı düşünüp davranmak zorunda hisseden çiftler, bir süre sonra tek başlarına bir şey yapamaz hale gelir ki, bu artık sevgi değil, bağımlılıktır. Bu duruma gelen bir ilişkide sorunlar başlar, çünkü hep aynı düşünmek ve davranmak gereklidir ve bunu sağlayabilmek için karşılıklı dayatmalar, kısıtlamalar, birbirini değiştirme çabaları ortaya çıkar.

Bu durumda, ilişkide zaman zaman mola almak ilişki sorunlarına ve tıkanmalara çare olabilir. İlişkide sorunlar varsa ve çatışma yaşanıyorsa, çiftlerin bir süre birbirinden uzaklaşması ve mola alması, kızgınlık ve öfke gibi ilişkiye zarar veren olumsuz duyguların yatışmasını sağlar. Böylece, soruna yeniden dönüldüğünde farklı açılardan bakabilmek kolaylaşır. İlişkide tıkanma olduğunda, problemi hemen çözmeye çalışmak yerine çözümü daha sonraya bırakmak en iyisidir.

Mola her zaman ilişkiyi devam ettirmez.

İlişkide mola vermek, ayrı kalınan sürelerde hiçbir etki altında kalmadan ilişkiyi gözden geçirmek demektir. Gayet iyi giden bir ilişki varken kimsenin aklına mola vermek gelmez. Ancak, insanlar zorlandıkları veya yıpranmaya başladıklarını hissettikleri noktada, sorular sormaya başlarlar. Mola vermek, yaşanmışlıkları ve sonrasını gözden geçirme fikrini önemli kılar.

Ancak, mola sonrası ve sırasında her şey güllük gülistanlık olmayabilir. İlişkilere mola vermek, kişilere göre değişen nedenleri ve sonuçları olan bir durumdur. Dışa dönük, sosyal yönü güçlü kişiler mola verdiklerinde bir daha bir araya gelmeleri zorlaşabilir. İçine kapanık, zamanla güven duyabilen, insan ilişkilerine mantıkla bakıp uzun süreli ilişkiler kuranlar ise moladan sonra daha kolay eski ilişkilerine dönebilirler.

Bazen de ilişkilerde molanın, kişilik ve karakter yapılarına göre farklı sonuçları olabilir. Bir taraf dayatmacı ve dominant karakterliyse, mola sonunda ezilen tarafın tekrar devam etmeme eğilimi gösterebilir.

Acı Veren Ayrılıklar

Şu an muhtemelen bir ayrılık yaşadınız ve bunun ne kadar zor olduğunu biliyorsunuz. İnsanlar genellikle bununla başa çıkamazlar ve anılarını uzun süre unutamazlar. Aslında ayrılıklar, yas tutmak kadar zordur ve benzer bir süreç yaşatır. İnsanlar ayrılıklarda, o çok sevdikleri ve hiç ayrılmak istemedikleri kişiyi kaybetmiş gibi tepki verirler. Ayrılığın kabullenme aşamasında bile anılar sık sık hatırlanır.

Peki, ayrılıklarla başa çıkmak neden bu kadar zor ve neden kolayca unutamıyoruz?

1901 doğumlu Rus psikolog ve psikiyatrist Bluma Wulfovna Zeigarnik, insanların yarım kalmış işleri daha çok hatırlama eğiliminde olduklarını keşfetti.

Örneğin, 2006 yılında yapılan bir çalışmada, araştırmacılar insanlara bir bulmaca verip, bitirmeleri için yeterli zaman tanımadılar. Deney bittiğinde, ödül olmamasına rağmen, insanların %86'sı bulmacayı tamamlamak istedi. Bu, geçmişte tamamlanmamış işleri düşünmeye devam etmemizin, o işlerin zihnimizde tamamlanmamış olmasından kaynaklandığını gösterir.

Ancak, bizi derinden etkileyen ayrılıkların bitmeyen sızısına neden olan tek şey "Zeigarnik etkisi" değildir.

Geçmişte yaşanan olağanüstü mutlu dönemlerde beynimizin ödül mekanizması çalışır ve alınan hazdan dolayı bolca dopamin üretilir. Dopamin, uzun süreli hafıza oluşumuna yardımcı olur ve anılarımız bizimle uzun süre kalır. Ayrıca, partnerimize temas ettiğimizde beynimiz bir bağlılık hormonu olan oksitosin üretir ve oksitosin pozitif anıların kaydedilmesine yardımcı olur. Aşıkken beyin bütün güzel anıları depolar ve sonrasında geriye kalan hüzün olur.

İnsan 100 yaşında bile aşık olabilir. Aşkın duygusal, ruhsal, bedensel ve sosyal yönü hiç bitmez; insan romantik yönü olan bir varlıktır. Yaşadığımız süreçte birçok kez aşık olabiliriz. Bu nedenle geçmişe değil, gelecek güzel günlere odaklanalım. Hayat, biten ve başlayan yeni ilişkilerle devam eder. Yeter ki sağlıklı kalın.

Sonuç

İlişkilerde mola vermek ve ayrılıklarla başa çıkmak, her insanın hayatında karşılaştığı zor deneyimlerdir. Her iki durumda da, bireylerin duygusal ve psikolojik ihtiyaçlarının farkında olması ve bu ihtiyaçları dengelemeye çalışması büyük önem taşır.

Mola vermek, ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için zaman zaman gereklidir. Bu süreç, bireylerin hem kendilerini hem de ilişkilerini yeniden değerlendirmelerine olanak tanır. Ayrılıkların ise, duygusal olarak yas tutmak kadar zor olduğu ve Zeigarnik etkisi gibi psikolojik fenomenlerle daha da karmaşık hale geldiği anlaşılmaktadır.

Her iki durumda da, insan beyninin işleyişi ve kimyasal tepkileri, bu süreçlerin neden bu kadar zorlu olduğunu açıklamaktadır. Dopamin ve oksitosin gibi hormonlar, anıların uzun süreli hafızada kalmasına neden olur ve bu da ayrılıkların acısını arttırır. Ancak, insanın doğasında olan romantizm ve aşk duygusu, her yaşta ve her koşulda yeniden yeşerebilir.

Önemli olan, geçmişe saplanıp kalmak yerine, geleceğe umutla bakmak ve sağlıklı bir şekilde ilerleyebilmektir. Hayat, biten ve başlayan yeni ilişkilerle devam eder. Sağlıklı kalmak ve kendimizi sevmek, her zaman önceliğimiz olmalıdır. Unutmayalım ki, her yeni başlangıç, daha mutlu ve dengeli bir yaşam için bir fırsattır. 

Читайте на 123ru.net