World News

CUM’A   SOHBETİ  (  6 / 10 )

CUM’A   SOHBETİ  (  6 / 10 )

Merhum,  Beyağabey  ile  enterne   vev  esir  edilinceye  kadar  vicâhî    ya  da  Telefon   mükâlemesiyle,  hergün   veya   günaşırı  görüşmelerim  olurdu. Siyâset, Tedris,  Tecdid   ve   ihya  hizmetleriiyle    alâkalı   emirlerini  alır,  verebileceğim   yeni  haber  ve  bilgiler  varsa  arz’ederdim. Yıllar  öncesiydi,  Hazreti   Üstaz’ımız  hakkında  ba’zı  bilgi  ve  belgeyi  tarafıma  emanet  etmiş,  bunları  iyi  muhafaza  et,  ileride, beraberce  bir  çalışma   değerlendirir,  gazetelerde,  dergilerde  neşr’eder, kitap  haline  de  getiririz.  Buyurmuşlardı. Fasılalı  aralıklarla  kendilerine  hatırlattığıımda,” Mübârek,  çok  yaşlandığımı  mı  söylemek  istiyorsun,  hele,  bir  dur  bakalım, onun  da  zamanı  gelecek,” diyordu.  Heyhât!  Ki,  heyhât!  O  zaman  hiç  gelmedi...

Bir  gün,  yeke  yek  olduğumuz  bir  anda,  “  Ağabey,  hepimiz  fâniyiz,  vâdemizin  ne  zaman  dolacağını  ancak,  Allah   Celle  Celâluhû   bilir. Cenab-ı  Hak   Sevgili   Peygamber’imize,  hitaben,   “Şüphesiz  sen  öleceksin,  ve  hiç  şüphe  yok  ki,  onlar  da  öleceklerdir,”  buyurmuştur. Hzreti   Üstaz’ımızın  Tecdidi,  tasarrufu,  Üveysî  olarak,  bi’kemâlihâ   ve  bi’ temâmihâ   devam  etmektedir.  Bununla  beraber, zâhirî   ve  dünyevî    hususları   tevir   için,  müsâvî’ler  arasından  bir  adım  öne  çıkacak  birisini,  birilerini   düşündnüz  mü?  “ Şimdilik,  düşünmedim,  düşünmüyorum,  zamanı  gelince  düşünür  ve  açıklarız,”  buyurdular.

Enterne  edimlmeden,  esir  alınmadan  az  bir  müddet  önce;” Mehmed  Beyazıd-  Ahmed  Arif   Denizolgun   kardeşlerin  de  aralarında  bulunduğu, Beytü’l- mâle  el  uzatmamış,  da’va’yı  istismar  etmemiş,  isimlerie  herhangi  bir  dedikoduya  bulaşmamış,  kendisine  da(va’ya  vakf  etmiş,  bir  şeyler  alan  değil,  bir  şeyler  verenlerden,  5   veya, 7  kişiden  müteşekkil,  bir  müşavere  hey’eti  teşkil  etmeyi, Tedrisat,  tecdid  ve  ihya  hizmetlerinin  başına, Ahmed  Arif’i, Beytü’l-mâlden  mes’ul  olmak  üzere,  Mehmed  Beyazıd’ı  getirmeyi, müsâvî’ler  arasından  bir  adım  öne  çıkarmak  tarzında  değil,  müşâvere    Hey’etindeki   herkesin   eşit   sorumluluğa,  eşit  salahiyete  sahip  olmaları  esası  üzerine, düşünülmüştü. 

Daha   önceki   istişârelerimizde,  İstişâre  edilmeden  verilen   ekserî   karaların   hata  olduğunu,  tek  tek   misalleriyle  anlattık,  eğer  istişare  edilseydi,  bu  hatalara  düşülmezdi,”  dedik.  Mesela  devrien  Tercüman   Gazete’sinde,  Nazlı   Ilıcak  ile   yapılan   mülâkâtta,  eğer  “dâru’l-harb   ve  riba,”  mevzu’unda  bizlerle  istişârede  bulunulsaydı,  hataya  düşülmezdi, dedik.” İstişâre  eden   emîn  olur,  hataya  düşmez,  ehliyle  istişare  olunmadan  veriler  kararlardan  dolayı  nedamet  husule  gelir.Hem, Sevgili   Peygamber’imiz,  Hey’etler  halinde    istişâre’nin  ehemmiyyetini, “ Benim  Ümmetim, dalalet  üzerine  birleşmez,”  hadisiyle  te’yid  etmiştir. Bir  kişi  hata  eder,  ikinci-üçüncü  kixiler  de  ona  tabi  olabilirler,  ama, hey’ete  dahil  herkes  hata  etmez.

Enterne   edildiği   esir  alındığı  yıllarda, Ahmed   Arif  Denizolgun’un  siyâsî   ihtirası,  Mehmed  Beyazıd  Denizolğun’un  da  herşeyden  bîgâne   tavrı   dolaysiyle   o  fikirlerinden  vazgeçtiği  rivayet  edildi.

Biraz   açalım: Ahmed   Arif  Denizolgun   siyasete  girme  hususunda  aşırı  derecede   iştahlıydı. Kemal   Beyağabey,  siyaset  için  çok   erken  olduğunu,  tecrübe   tecrübeler  kazanması  gerektiğini,  bu  yaşta  siyasete  atılması  halinde  vesâyetçiler  tarafından   kullanılabileceğini  söyleyerek  karşı  çıktı.  O  kadar  hevesliyidi ki, Kemal   Beyağabey’i  devre  dışı  bıraktı, VÂLİDE-İ  Muhtereme’si ,  Merhûm’e,  Feriha  Ferhan  Sultan  Ablayı  da  yanına  çekerek,  re’sen  hareket  etmeye  başladı.  Aralık  1995  Genel  Milletvekilliği  Seçimimlerinin  arafesiydi. Anneasini  de  yanına  alarak  Ankara’ya,  devrin  D.Y.P.,(  Doğruyol   Partisi  Genel  Başkanı  Tansu  Çiller’e  giti.  Tansu  Çiller’e  “  Eğer  Antalya’dan  Listebaşı  yapılırsam,  en  az,  dört milletvekilini  garanti  ederium,” dedi. Tansu  Çiller,  bütün  siyâsî  gaf’larına  rağmen  yine  de  zeki  bir  kadındı.”  Madem, dört  milletvekilliği  garentidir,  diyorsunuz,  o  halde,  sizi  Liste’nin  dördüncü  sırasına  koyalım, bu  garanti  daha  da  bir  garanti  haline  gelsin.” Anlaşamadılar,  Milletvekilliği  için  müracaatların  son  günüydü, Recep   Tayyip   Erdoğan  tarafından  te’min  edilen  Özel  uçakla, Antalya’ya  götürüldü,  Mesâî   saatinin  dolmasına  dakikalar  kalmışken, devrin,   Refah  Partisi’nin   Antalya  Listesini  başına  konuldu,  aday  oldu. Seçim   müddetince  Antalya’lı  Kardeşlerimiz  ve  başka  bölgelerden  buraya  kaydırılanlar,  gece-gündüz,  demeden,  dağ-tepe  koştular,  çalıştılar,  bir  önceki   seçimde,  Refah  Partisi, Antalya  İli  genelinde, ancak  dört  bin  rey   alabilmişken, bu  seçimde,   Listebaşı   olan,  Ahmed  Arif  Denizolgun   büyük  bir  rey  nisbetiyle,  seçilirken,  170  civarında  daha  rey   alınabiliseldi,  ikinci   sıradaki   aday  da   seçilmiş  olacaktı.  

Ahmed   Arif   Denizolgun,   Parlamento’da  sıradan  bir  milletvekili  olarak  bulundu, Dikkatle  ta’kip  edilen,  dinlenen,  müessir  bir  konuşma  bile  yapmadı. Oysa,iki  dönem  Kütahya,  bir  dönem  İstanbul  Milletvekili  olarak  Parlamento’da  bulunan,  Merhum,  Beyağabey,  sık  sık  Kürsüye  çıkmaz,  ama,   kürsüye  çıktığı   ve  konuşma   yaptığıında, muhalefte  mensup  milletvekilleri  de  dahil,  bütün  milletvekilleri  büyük  bir  dikkatle  ta’kip  eder,  dinlerler  ve  kürsüden   indiğinde  tebrik  için   sıraya  girerlerdi. Bir  müddet   sonra,   mensubu  olduğu   Refh   Partisinden  istifa  ederek, bağımsız  milletvekili  olarak  kaldı. Dönem  vesâyet  ve  oligarşi    dönemiydi. 1999  seçimlerine  gidilecekti. Cari  Anayasa’ya  göre, Seçim’den  belli  bir  müddet  öncesi, İçişleri,  Adalet  ve  Ulaştırma  Bakanlıklarına,  bağımsız  milletvekillerinin  getirilmesi   gerekiyordu. Mesud  Yılmaz  Başkanlığındaki  bu  hükûmette, Bağımsız   Miletvekili  sıfatıyla, Ahmed   Arif   Denizolgun, vesâyetçilerin  teklifiyle, Ulaştırma  Bakanı  olarak   yaklaşık,  dört  dörtbuçuk   ay   gibi   kısa  bir  müddet   Ulaştırma   Bakanlığı   yaptı.

Vesâyet  rejmi’nin    en  uzun  müddetli,  müessiri, ve  en  sadık  adamı,  Hüsameddid   Cindoruk,Ahmed   Arif   Denizolgun’un  Bakanlığı’nı  şöyle  yorumlamıştı. “ Cumhuriyet  tarihinde  ilk  def’a,  olarak,   bir   tarîat   şeyn’inin   torununu,  Cumhuriyet  Hükûmetinde  biz  bakan  yaptık.”

HÜSAMEDDİN   CİNDORUK   KİMDİR?  :  Hüsameddin   Cindoruk, Çölaşangiller   Familyesi’nin  dayızâdeleri  olup,  Girid  yahûdî’sidir.  Mübâdele   yıllarında,  bu  mübâdillere,  “  Avdetî”( dönme=  dönenlere  mensup  olanlar),  denilirdi. Merhum,  Üstad,  Necip   Fazıl  Bey, bu  “ Avdetî”’ ler, 60  derece,  90  derece  dönmediler, 180  derece  döndüler  böyle  olunca  da  hiç  dönmemiş  oldular,  başladıkları  yere  döndükleri  için,   inançlarında   herhangi  bir   değieşiklik    olmladı,”  derdi

Yassıada  Mahkemelerinde,  genç  bir  avukat  olarak  Menderes’in  müdafaasını  üstlendiği  için,  meşhur  olmuş, bu  şöhretiyle, Adalet  Partisinde,  Doğruyoy  Partisinde,  siyaset  yapmış,Bu  partiler  içerisinde,  Milliyetçi-  Muhafazakarlar  karşısında,  yeminlileri,  masonları  temsil  etmiş,  bir  ara  Süleyman  Demirel’e  emanetçilik  yapmış,  partı  kurmuş,  28  Şubat  post-modern  darbe’nin  aktörleri  arasına  girmiş  birisidir.Vesâyetçilerin  hepsi   böyledir,   bir  kerre   elinizi  kaptırdınız  mı,  kolunuz,  hatta  bütün  vücudunuz,  artık  onlara  aid’dir. Onun  içindir,ki, Ahmed   Arif  Denizolgun’un  ödediği  bedel  bir  türlü  bitmemiş,  bakiye  zimmeti  yeğenine  intikal  ettirilmiş,  yeğeni  de  öde  öde  bir  türlü  bu  bedeli,  bir  türlü  tamamlayamamıştır...

Читайте на 123ru.net