İslam medeniyetinin acı ve umutla yoğrulan şehri: Halep
Yolum ugrayı geldi çün Halebe / Kaldım ol şehri seyr idüp acebe /
Niçe şehr olsun ol ki cennetdür / Baştan ayağa zîb ü ziynetdür [süs ve güzelliktir] / Hanelü kârgîr dükkânlar /
Çarha peyveste tâk ü eyvânlar [Göğe yükselen kemerler ve revaklar] / Mîvesi [meyvesi] yaz eger kış eksilmez / Gül-şeni yâd-ı dey nedür bilmez [Gül bahçeleri kışın soğuklarını hiç bilmez] / Tolu her kûşe dil-rübâlar ile [Her köşe gönül çelen güzelliklerle doludur.] / Hûr-peyker perî-likâlar ile [Güzel yüzlü, melek gibi insanlar ile] / Begenüp ol diyârı gâyet ben / Niçe gün eyledim ikâmet ben.
Kadim şehir Halep’i övgüyle tasvir eden bu dizeler 16. yüzyılda yaşamış Osmanlı’nın meşhur divan şairi Muîdî’ye ait. Şehrin geçmişine göz gezdirdiğimizdeyse şiirdeki süslü ifadelerin bir şairin abartıları olmadığını düşündüren bir manzara ile karşılaşıyoruz. Tarihi insan yerleşiminin tespit edildiği M.Ö. 5000 yılına tek uzanan şehir, Mezopotamya ile Akdeniz dünyasının ortasında önemli bir ticaret kenti olarak öne çıkmış. Hititler, Helenler ve Romalılar şehrin önemini artırırken hicretin 16. yılında gerçekleşen fetihle Halep’e İslâm mührü vurulmuş. O günden bugüne şehrin en belirgin hususiyeti ise Osmanlı ile son şeklini alan bu medeniyet mührünün her köşeden taşıyor oluşu.
Yavuz Halep’i aldıktan sonra halk 400 yıl Osmanlı’ya sadık kaldı
Emevi ve Abbasi hâkimiyetinden sonra birkaç kez el değiştiren şehre 1260’tan itibaren Memlük sultanları hâkim oldu. Bağdat ve Şam sonrası Kahire’den idare edilen şehrin bugün dahi sembolü olan Halep Kalesi, Memlükler döneminde inşa edildi. Beylikten İmparatorluğa geçişin simgesi olan İstanbul’un 1453’te fethinden sonra Osmanlı genişlerken Memlükler için de tehdit oluşturuyordu.
Nitekim Yavuz Sultan Selim, 23 Ağustos 1516’da Halep’in yaklaşık 50 km kuzeyindeki Mercidabık’ta Memlükleri mağlup ederek şehri ele geçirdi. Bazı tarihi kaynaklar Halep halkının Memlüklerin ağır vergilerinden ve adaletsizliklerinden bıkmış olduğunu yazar. Bu nedenle Osmanlı’nın Halep’i alması halkta büyük bir memnuniyet doğurmuştu. Halep’ten sonra ele geçirilen Şam bölgesinde henüz 1520’de bir isyan patlak vermiş fakat Halep 400 boyunca Osmanlı’ya sadakatle bağlı kalmıştı.
Osmanlı aklı nasıl bir Halep tasavvur ediyordu?
Roma mirası olan İstanbul’un fethedilmesi Fatih’in dehasıyla, devlet zihniyetinin de bir cihan imparatorluğuna uygun olarak dönüşmesini sağladı. İmparatorluk bakış açısı dönemin şartlarında evrensel iddialar barındırırken bunun neticesinde yabancı tüccarlar, elçilikler, Rum, Ermeni ve Yahudilerden oluşan yerel gruplar ülke sınırlarında tutulmaya teşvik edildi. Osmanlı’yı kendisinden önceki Müslüman Türk devletlerden daha başarılı kılan etmenlerden birisi de buydu.
Fatih sonrası adım adım kökleşen bu devlet perspektifinde Halep’e de eski misyonuyla ve stratejik konumuyla uyumlu olarak güçlü bir uluslararası ticaret kenti olma rolü biçildi. Halep’in kozmopolit yapısı Osmanlı’nın himaye ettiği tüm topluluklara davranışının bir numunesiydi. Bu devirde neredeyse tüm Avrupa şehirlerinde dini azınlıkların dışlandıkları göz önünde bulundurulduğunda bu tavrın kıymeti ancak anlaşılabilir. Osmanlı yerel gerçekliklerle devletin çıkarlarını akılcı bir yöntemle uzlaştırmış, farklı din, kültür ve medeniyetlere mensup toplumsal gruplar isyana gerek duymayacak bir idari beceriyle yönetilmişlerdi.
Osmanlı'nın şehre kattıkları ve ticaret merkezi olarak Halep
Halep şehrinin Emeviler, Abbasiler, Eyyübiler ve Memlükler döneminde kazandığı mimari katkılara Osmanlı camiler, medreseler, çeşmeler ve hanlarla büyük bir kademe atlattı. Yukarıda da değindiğimiz gibi şehir uluslararası bir ticaret merkezi olma misyonu esasında hareket ediyordu. İpek, sabun, tiftik ve baharat Halep’in belli başlı ihracat kalemlerini oluştururken kumaş da ana ithalat malzemesiydi. Halep’te dokunmuş kumaşlardan yapılan kıyafetler Osmanlı coğrafyasının tamamında kullanılmaktaydı.
On dokuzuncu yüzyılın modernite projesi Halep’i de etkiledi
16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra hızla İmparatorluğun en önemli şehirlerinden biri olan Halep bu özelliğini kopuşuna kadar sürdürdü. Dünyayı derinden etkileyen peş peşe iki devrim olan Fransız ve Sanayi devrimleri sonrasındaki yeni şartlara göre restorasyon sürecine giren Osmanlı’da uygulamaya konulan Tanzimat reformları Halep’i de etkiledi.
On dokuzuncu yüzyılda devletlerin merkezileşmesi, azınlıkların ulus bilinci kazanması, Fransız devriminin ve Aydınlanma düşüncesinin yeni kavramları ve misyonerlik faaliyetleri Halep gibi çeşitli dini ve etnik grubun birlikte yaşadığı kentteki geleneksel yapıları derinden sarstı. Osmanlı ticaretini kökten değiştiren Baltalimanı Ticaret Anlaşması'yla gümrük vergilerindeki ciddi azalma Halep Pazarı’nı da vurdu. Avrupalı tüccarların dilini konuşan Yahudi ve Hristiyan tüccarlar daha da zenginleşti. Dezavantajlı konuma düşen Müslüman yerel üretici tüccarlarla gayrimüslim gruplar arasındaki gerginlik tırmandı.
Değişen ticaret yolları Halep’i vururken şehir hızla modernleşiyordu
1869’da açılan Süveyş kanalı da ticaretle kimliğini kazanmış olan Halep şehrini olumsuz etkileyen bir diğer faktör oldu. Bu devirlerde şehirde artan Fransız etkisi de göze çarpıyordu. Yabancı okullarda öğretilen Fransızca bu etkiyi özellikle gayrimüslimler arasında güçlendiriyordu. Osmanlı’nın kültürel hâkimiyeti elinden kaymış, askeri ve siyasi hâkimiyet ile yetinilmişti.
Tanzimat reformları ve devamı niteliğindeki II. Abdülhamid’in modernleşme hamleleri Halep’in de çehresini değiştirdi. Altyapı, sağlık ve eğitim yatırımlarıyla şehir gelişirken Abdülhamid’in saat kulesi hem modernleşmenin hem de sultanın otoritesinin simgesi olarak 1898’de dikildi. Şehir tren yollarıyla ilk olarak Beyrut ve Şam’a bağlandı. Daha sonra büyük İstanbul-Bağdat demiryolunun duraklarından biri oldu. 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’in coşkuyla karşılanması şehrin görünümüyle beraber zihinlerin de modern değerlerle dönüştüğünün işaretlerindendi.
Cihan Harbi, Fransız mandası ve eli kanlı Esed diktası…
Halep’in 1918 sonrasındaki serüveni coğrafyanın diğer Osmanlı bakiyesi merkezleriyle benzer ölçüde acıklı. Birinci Dünya Savaşı sırasında İttihatçı üçlünün Cemal Paşa’sı büyük yetkilerle Suriye Valisi olurken bazı yerel seçkinleri Arap milliyetçiliği ile suçlayarak ağır bir biçimde cezalandırmıştı. İttihatçıların 1913 Babıali Baskını sonrası sertleşen tavrının ve dışlayıcı siyasetinin bir neticesi olan bu olaylar Tanzimat reformları ve meclislerle temsil imkânı bulan yerel ögeleri emperyalist emelleriyle ellerini ovuşturan İngiliz ve Fransızların kucağına itmişti.
Osmanlı’nın Cihan Harbi'nden mağlubiyetle ayrılmasından sonra İngiliz ve Fransız emperyalizminin gözünü ilk diktiği yerlerden birisi oldu Halep. Nitekim kendi aralarındaki gizli paylaşımlar uyarınca Suriye’de Fransız Mandası kuruldu. Halep de masa başında üretilmiş suni bir Suriye haritasının en önemli iki şehrinden biri oldu. İkinci Dünya Savaşı ile değişen denklemde Suriye 1944’te bağımsızlığını kazansa da buna bir esaretten kurtulup bir diğerine itilmek demek daha doğru olur. Mısır lideri Nasır etkisindeki Arap milliyetçiliği ile geçen yıllardan sonra ülke, halkına zulmeden Esed ailesi diktasına mahkûm oldu. Söz konusu esaretten Halep de nasibini alırken bu kadim şehir mevcut şartlardaki dar hareket imkânıyla zengin tarihi, kültürel ve ticari birikimini elden geldiğince sürdürdü.
Suriye iç savaşının başladığı 2012’den bu yana yaşanan trajediden ise en çok etkilenen şehirlerden birisi oldu Halep. Şehir 2016’ya kadar muhaliflerin elinde kalırken çökmek üzere olan, kendi masum halkının kanını eline bulaştırmış olan zalim Esed diktasına İran ve Rusya desteği süreci bugünlere kadar uzattı. Şehrin tekrar muhaliflerin eline geçmesi başta olmak üzere son 10 günde yaşananlar ise tarih boyunca acı ve umutla yoğrulan bu şehrin tekrar eski güzel günlerine dönmesi için bir umut ışığı oldu. Halep’in ve Gazze başta olmak üzere tüm mazlum coğrafyaların zulümden kurtulması duasıyla…
Tarih tekerrür etti: Halep Kalesi'nde Türk bayrağı dalgalandı