Suriye’nin kültürel mirasından Osmanlı izleri silindi
Halkına zulmeden Esed rejimi, Suriye’de 12 bin yıllık kültürel mirası da yağmalayıp yok ederek, arkasında büyük bir enkaz bıraktı. Bölgede, Babiller’den Romalılara, Selçuklu’dan Osmanlı’ya birçok devlet hüküm sürdüğü için, İslam, Hristiyan ve Musevi kültürlerine ait yüzlerce tarihi eser bulunuyor. Bir kısmı UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan kültürel miras öğeleri, savaş döneminde yıkıma uğradı. Bunların başında UNESCO korumasında olan, Palmira Antik Kenti, Kuzey Suriye Antik Köyleri, Şövalyeler Kalesi, Halep, Bosra ve Şam Antik Kentleri yer alıyor. Halep ve Humus gibi iki büyük şehirdeki cami, medrese ve külliye gibi onlarca Osmanlı eserleri ise ya tamamen yıkıldı ya da zarar gördü.
Mimar Sinan’ın inşa ettiği Halep’teli Hüsreviye Külliyesi yok olurken, diğer eseri Adliye Camii ise kullanılamaz hale geldi. Savaşın etkisi azaldıkça, zarar gören tarihi eserlere restorasyon adı altında hoyratça müdahalelerde bulunuldu, Osmanlı’nın izleri silinmeye çalışıldı.
Sona eren Esed rejiminin ardından imar ve ihya edilmeyi bekleyen bir Suriye var. Burada en önemli soru, kültürel miras varlıklarının akıbetinin ne olacağı. Yeni Şafak’a konuşan uzmanlar, savaşın sürdüğü 14 yılda büyük zarar gören kültürel mirası ayağa kaldırmak için, önce savaşın izlerinin silinmesi, ardından tarihi eserlerin ihya edilmesi gerek diyor.
KASITLI MÜDAHALELER DE ORTADAN KALDIRILMALI
Bölgede yok edilen Osmanlı izlerine dikkat çeken Yeni Şafak köşe yazarı ve Derin Tarih Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Taha Kılınç, kültürel mirastan savaşın izlerinin silinmesi ve kasıtlı müdahalelerin ortadan kaldırılması gerektiğini dile getirdi. Kılınç, “TİKA başta olmak üzere, devletimizin birçok kurumunun ihya ve restorasyon projelerinde çok derin bir birikimi oluştu. Bu birikimin en mükemmel biçimde Suriye’ye yansıyacağından şüphem yok. Ancak bundan daha kritik bir nokta var. Savaşın en ağır aşamaları geride kaldıktan sonra, İran, farklı ülkelerden (Afganistan, Irak, Lübnan vb.) Şiî nüfusu Suriye’nin kadîm şehirlerine yerleştirdi. Yüzyıllar boyunca Sünnîlere ait olan çok sayıda vakıf, medrese, cami ve dinî mekân, doğrudan Şiîlerin kullanımına tahsis edildi. Tarihî eserlere hoyratça müdahalelerde bulundular. Örneğin Humus’ta, içinde Hâlid bin Velîd’in kabrinin de bulunduğu Osmanlı camisi restore edilirken, Osmanlı’ya ait hiçbir iz bırakılmadı, tuğralar sökülüp kaldırıldı. Suriye, bu yönden ciddi bir ihya ve restorasyona muhtaç” dedi.
RESTORASYONDAN ÖNCE KORUMA
Bölgedeki restorasyonun uzun zaman alacağının altını çizen Yüksek Mimar ve Restoratör Seda Özen Bilgili, kültürel mirasın önce belgelenmesi, daha sonra geçici korumaya alınması gerektiğini söyledi. Bilgili, Mostar Köprüsü örneğinin Suriye’ye uygulanabileceğini belirterek “Şu an Suriye’de koruma çalışmaları için henüz erken. Ancak yakın zamanda restorasyona ihtiyaç duyulacak. Öncelikle tahribatın tespit edilmesi gerek. Eser bazında restorasyon-lardan önce, bir bütün olarak şehirlerin korunması için öncelikler belirlenmeli. Eserler belgelenmeli, uzun zaman alacak restorasyonlar başlayana kadar geçici koruma çalışmaları yürütülmeli. Suriye yönetimi ve tarihi şehirlerin bu konuda oluşturacakları birimler de bu çalışmaların bir parçası olmalıdır” ifadelerini kullandı.
SURİYE RAPORU YAYINLANACAK
IRCICA Araştırma ve Yayınlar Başkanı Prof. Dr. Cengiz Tomar, çatışma altındaki ülkelerin mevcut kültür envanterini çıkardıkları bir rapor hazırladıklarını söyledi. Rapor sayesinde Suriye’de izlenecek yol haritası için bazı öneriler ortaya koyulacak. İslam Kültürel Mirası Gelişim Raporu’nun bu ay içerisinde yayınlanacağını açıklayan Tomar, “Sahadaki kültürel mirasla ilgili gelişmeleri raporlayarak, çatışmaların bitmesi ve bir düzenin kurulmasının ardından, yapılacak çalışmalarla ilgili hazırlık yapıyoruz. Suriye’deki mimari kültürel mirasla alakalı ‘Syria: A Unique Built Heritage’ adlı çalışmamız 2025 yılında yayımlanacak. Ayrıca IRCICA tarihi fotoğraf arşivi mimari mirasla ilgili çalışmalar yapacaklar için tarihi belge niteliği taşıyor. Tabi özellikle İslam ülkelerinin de bu mirasın yeniden ayağa kaldırılması için katkıda bulunması gerekir” diye konuştu.