World News in Turkish

Mağazalar arasından bir seni seçtim

İrfan SaimSevgili karilerim,Geçen ay kitaplarını pinti sahaf R*stem’in dükkanından kurtardığım yazar dostumu biliyorsun...

İrfan Saim


Sevgili karilerim,

Geçen ay kitaplarını pinti sahaf R*stem’in dükkanından kurtardığım yazar dostumu biliyorsunuz. İki gün evvel telefonum çaldı. Baktım o. Tereddütle açtım. Dedi ki “İrfan Bey, kaç zamandır aklımdasınız, bir türlü fırsat bulup gelemedim. Aslında bayram ziyaretinize gelip hem bayramlaşmak hem de o sohbetinizden feyizlenmek istiyordum ama o da olmadı. Bugün sizin o taraflarda bir işim vardı, hallettim, dönüşte uğramak isterim.” Baştan acaba olayı duydu da kitapları mı almaya geliyor diye işkillensem de “Olur tabi.” dedim. “Müsaitim, buyur gel.”

Çayı demledim, bardakları hazırlarken zil çaldı. Açtım kapıyı. Sarıldık. Hal hatır filan derken bir tuhaflık sezdim oğlanda ama çıkaramadım. Çantasından birkaç kitap çıkardı. “gelirken elim boş gitmeyeyim diye düşünürken,” dedi. “Kitabı seven adama kitaptan başka hediye mi olurmuş deyip editörlüğünü yaptığım birkaç kitabı atıverdim çantama.” Teşekkür ederek karıştırdım kitapları. Keyfim yerine geldi. Ben çayları getireyim dedim.

Çaylarımızı içerken birikmiş muhabbetlerimizi ettik. Oğlan yerinde duramıyor, anlattıkça anlatıyordu. Eskilerden ilk yazdıklarını bana getirir, olmuş mu İrfan Bey, siz bilirsiniz, filan diyerek fikrimi sorardı. Roman yahut öykü uzmanı değilimdir ama iyi bir okur olmanın verdiği yetkinlikle şöyle yap böyle yap demişliğim de vardır. “Üzerimde emeğiniz çoktur İrfan Bey.” dedi çayını bitirirken. “Siz olmasaydınız, bugünlere gelemezdim. Şimdilerde bir hafta geçmiyor ki röportaj, tv programı vs teklifi ile gelmesinler. Her gittiğim yerde sizi anlatıyorum. Beni İrfan Bey keşfetmiştir diyorum.”

Çayları tazeledim, geldim. Baktım bahçedeki çiçeklere bakıyor. “Bahar sizin bahçeye gelmiş İrfan Bey.” deyince dayanamadım, “Sen de bir hal var, yerinde duramıyorsun, çayı hemen bitiriyorsun, çiçekleri, baharı filan es geçmiyorsun.” dedim. “Anlat bakalım, nedir bu halin sebebi.” Bana döndü. “Aşık oldum İrfan Bey.” dedi. “Hem de sırılsıklam.” Kafamdaki bütün taşlar yerine oturuverdi. “Aşk böyledir.” dedim. “Bir bedene girdi mi, sirayet etmediği bir şey kalmaz. Her şeyi kendine benzetir.” Tam “Aşık, her an, her yerde, herkese maşukunu anlatmak ister.” diyecektim ki oğlan lafı ağzımdan aldı. Kızın güzelliğinden, farklılığından, alışılmadık oluşundan, her zaman en iyi ihtimali bulduğundan, her an iletişime açık olduğundan, bir şeyi aklından geçirdiği an kızın bunu hayata geçirdiğinden, herhangi bir şeye nasıl değer kattığından, ufacık bir şeyi nasıl değerli hale getirdiğinden, kitapları çok sevişinden, evinde koca bir duvar dolusu kitaplığının oluşundan anlattı da anlattı. Öyle güzel anlatıyordu ki bölmek istemediğimden çayları tazeleyeyim mi bile diyemedim. Anladım ki dinlenilmeye ihtiyacı var. Aşık anlattı İrfan dinledi anlayacağınız.

“Geçenlerde ne oldu biliyor musunuz?” dedi. Ne oldu diyemeden, başladı anlatmaya. “Birkaç ihtiyaç için alışveriş merkezine gitmiştik. Namaz vakti sıkışınca, hanımefendiye dedim ki, ‘Ben namazı kılana kadar sen mağazalarda dolaşıver, biraz alışveriş yap, çıkışta burada buluşuruz.’ Kızı mağazaların arasında bırakıp mescide geçtim. Namazdan sonra buluşacağımız yere geldim, yok. Allah Allah, bu kız böyle yapmazdı ama ne oldu, acaba başına bir şey mi geldi diye endişeli bir şekilde telefon ettim. Nereden çıktı biliyor musunuz? Kitapçıdan.” Gülümsedim. Hoşuma gitti bu ayrıntı. “İnanabiliyor musunuz İrfan Bey, ben kızı mağazalarda dolaşsın, alışveriş yapsın diye bırakıyorum, o kitapçıdan çıkıyor. Hem de kucağında kitaplarla. Mağazalar onu açmamış, aklında almayı istediği bir kitap varmış, ona bakmak için kitapçıya girmiş, kendine kitap alırken birkaç tane de bana almış.”

Anlatmaya ara verince çayları tazelemek istedim ama kalkmak istedi. Buradan yine hanımefendi ile buluşmaya gidecekmiş. Aşığın önünde durulmaz dedim, müsaade ettim. Vedalaşırken kulağına eğilip “Bu kızın elini tut ve bir daha bırakma e mi!” dedim. “Müsait bir günde de al bana getir, size şöyle İrfan Bey mutfağından bir yemek hazırlayayım. Hem tanışmış oluruz.” Gözleri parladı. “Tamam.” dedi ve sekerek gitti. Arkasından baktım. Ayakları yere basmıyordu.


Selçuk Demirel’in ağaçlı ve kedili albümleri


Читайте на 123ru.net