World News in Turkish

MİLLİ İKTİSAT VE TASARRUF CEMİYETİ

MİLLİ İKTİSAT VE TASARRUF CEMİYETİ

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti; yüzyıllarca ihmal edilmiş topraklarda ,  sıkıntılar içinde kurulan devletimizin, halkı tasarrufa, tutumlu olmaya teşvik etmek amacıyla kurduğu bir cemiyettir.

Cumhuriyet kurulduktan sonra, takip edilecek ekonomik sistem konusunda çok fazla bir seçeneği olmayan devlet, 1929 yılında bütün dünyayı etkileyen ekonomik krizden, en az şekilde etkilenmek için tasarrufa ve devletçiliğe yönelmişti. Ülkede sermayesi olan kişi sayısının parmakla gösterilecek kadar az olması, yatırımlarda devletin öncülük etmesi mecburiyetini ortaya çıkardı.

Cemiyet 14 Aralık 1929 tarihinde Ankara’da  kuruldu. Atatürk’ün himayesinde kurulan ve ilk üyesi Atatürk olan cemiyet,yurt genelinde şubeler açtı. Cemiyetin kurucuları bakanlar ve devletin üst bürokratları oldu.Cemiyetin en fazla ilgi çeken kararlarından ikisi Yerli Malı Haftası’nı belirlemesi ve sloganının “Yerli Malı Yurdun Malı, Her Türk Onu Kullanmalı “ olmasıydı.

Ana faaliyet alanları, yerli malı kullanımını yaygınlaştırmak, tasarruf alışkanlığını geliştirmek ve yurt sevgisi oluşturmak olan cemiyetin kuruluş nizamnamesinde “gaye ve maksadı”, şu şekilde belirtilir:

1. Halkı israfla mücadeleye, hesaplı, tutumlu yaşamaya ve tasarrufa alıştırmak

2.Yerli malları tanıtmak, sevdirmek ve kullandırmak amacıyla 1929’dan itibaren her yıl 12-19 Aralık arasındaki hafta, tüm ülkeyi kapsayan “Tasarruf ve Yerli Malı” haftası olarak kutlanır. Belli başlı büyük şehirlerinde yerli mallar sergisi açılır ve amaca yönelik yayınlar yapılır. Ayrıca yurt dışında açılacak uluslararası sergilere katılarak, sanayi ve zirai ihraç ürünleri tanıtılır.

3.Yerli malların miktarını, çeşitlerini ve kalitelerini arttırmak amacıyla Sanayi Kongresi, Ziraat Kongresi düzenlenir ve Ankara’da bir “Sergi Evi” kurulur.

4.Yerli mallarının sürümünü artırmak suretiyle milletin iyi yaşamasını temin etmek.

O yıllarda tasarruf etmek, israf etmemek, tutumlu olmak adeta Cumhuriyetin kurucu değerlerinden olmuştu. O anlayış yakın zamana kadar devam etmişti. Damlaya damlaya göl olur, sakla sarı samanı, gelir zamanı, ayağını yorganına göre uzat gibi ata sözleri ilkokullarda bütün çocuklara öğretiliyordu.  Okullarda Kızılay Kolları vardı, düzenli olarak kızalay pulları satılırdı. Çocuklara birer kumbara verilir, küçük yaşta tutumlu olmak öğretilirdi. Şimdi bunları unutmuş olsak da, sıkıntılarımız sebebiyle, tasarruf tedbirlerinin alınmaya çalışıldığı bugünlerde, bunların ne kadar önemli olduğunu, toplum olarak da, devlet olarak da bize bir kere daha hatırlattı. Tıpkı COVİD-19 pandemisinin birçok şeyi, bütün dünyaya öğrettiği ve hatırlattığı gibi.

Aslında Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın israf edecek elinde avucunda fazla bir şeyi yoktu. Elindeki olanlar da, Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde Tekalifi Milliye emirlerinde olduğu gibi savaşlar öncesi istenmişti. Genç erkeklerin cephelerde kaybedilmesi ülke genelinde tarımdaki üretimi çok düşürmüştü. Nihayet, ülke 12 yıl aralıksız süren çeşitli savaşların içinden çıkıp geliyordu.

Cumhuriyetin kuruluştan itibaren ülkede hakim olan fukarılık, darlık, yokluk Osmanlı’dan kalan bir mirastır. Bu yokluk yıllarında bir de Osmanlı’dan kalan borçlar ödenmiştir. Bu mirasın onlarca yıl devam ettiği kanaatindeyiz. Bu dönemlerde görev yapan idareler/partiler çeşitli şekillerde eleştirilirse de, esas sebepler için gerilere bakmak ve meseleleri bilgi, araştırma zemininde ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ile objektif sonuçlara ulaşılabilir.

Bununla beraber, 50’lerde savaştan yeni çıkmış ve bizden geri olan, Güney Kore’nin gelişme performansını gösteremediğimiz bir gerçektir. Güney Kore ile bugün bilim, teknoloji, ekonomi, kişi başına düşen milli gelir gibi konularda büyük farklarımız vardır. Bunun sebeplerinin iyi tahlil edilip, nerde hata yaptık, neyi eksik yaptık diye iyi düşünülmesi gerekir.

Cumhuriyetin ilk 30-40 yılı sadece ülkenin  ve halkın meseleleri ile uğraşılmamış; aynı zamanda 93 Harbinden, Balkan Savaşları’ndan, 1.Dünya Savaşı sonrası çekildiğimiz topraklardan  ve mübedele ile gelen soydaşlarımızın ikamet ve istihdam meseleleri ile de uğraşılmıştır.

Yanlız şurası bir gerçektir ki, özellikle Balkanlar’dan gelen soydaşlarımız tarım başta olmak üzere her alanda ülkemizin üretimde ve sanayide gelişmesine büyük katkı yapmışlardır. Gelen soydaşlarımızın, Anadolu insanına  göre daha  eğitimli ve birçok alanda daha iyi yetişmiş olmaları sebebiyle,bir yerde ülkemizin gelişmesinde ve kalkınmasında can suyu olmuşlardır.

                          

Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin kuruluş amacının 1. Maddesi “ Halkı israfla mücadeleye, hesaplı, tutumlu yaşamaya ve tasarrufa alıştırmak” şeklindedir.

Tutumlu olmak, israf etmemek çocuklara erken yaşlarda verilmesi gereken bir eğitim ve kültür işidir. Dinimizin israftan kaçınma, israf etmeme konusunda çok sayıda uyarıları vardır.

Şimdiki çocukların/gençlerin “bize nasihat etmeyin, örnek olun “ uyarılarını dikkate alırsak, tasarruf konusunda da en büyük görev ve gerekenleri yapmak başta rol modellere düşmektedir.

Читайте на 123ru.net