Van Dijk’i sakın gözünde büyütme
İRFAN SAİM
Sevgili karilerim
Bundan takriben bir ay kadar önce telefonum bilinmeyen bir numara tarafından arandı. Genelde bilmediğim numaraları açmam ama keyifli bir anıma denk geldi açtım. Telefonun diğer ucundaki ses “İrfan Bey merhaba.” dedi. “Ben Milli Takımlar moral motivasyon departmanından filanca. Hem haliniz hatırınızı sormak hem de bir şey rica etmek için sizi rahatsız ettim.” Şaşırdım. “Teşekkür ederim, zahmet oldu.” dedim. “Buyurun, sizi dinliyorum.”
Bana uzun uzun Milli Takımımızın Avrupa Futbol Şampiyonasına hazırlandığını, ekip olarak futbolcularımızın moral ve motivasyonlarını yüksek tutmaya çalıştıklarını anlattı. “Sizi de Yenişafak Kitap Eki’ndeki yazılarınızdan sıkı bir şekilde takip ediyoruz.”
Söze böyle devam etmesi hoşuma gitti. “Futbolcularımızın hem morallerini yerine getirecek hem de kamp ortamında boş vakitlerini değerlendirmelerini sağlayacak bir şeyler düşünüyoruz, sizin de fikrinizi almak istedik.” Futbolcular için böyle planlamalar yapan bir ekibin olduğunu bilmiyordum. Bundan memnuniyetimi dile getirdikten sonra ne gibi bir şey düşündüklerini sordum. “Futbolcu arkadaşlarımıza birer kitap hediye etme fikri aklımıza geldi,” dedi. “Fakat hangi kitabı hediye edeceğimizi bilemedik. Bilse bilse bunu İrfan Bey bilir deyip telefona sarıldık.”
“Güzel düşünmüşsünüz,” dedim. “Geçtiğimiz günlerde çok tatlı bir kitap geçti elime. On bir ayrı hikayede Şanlıspor adlı bir futbol takımının macerasını ele alıyor. Tuncay Günaydın’ın Melekler Ters Çalım Yemez adlı kitabı futbolcu kardeşlerimizin hem ilgisini çeker hem de onlara futbolun sadece futbol olmadığını, her bir futbolcunun bir hikayeye sahip olduğunu ve bunun çok kıymetli olduğunu hissettirebilir.” Telefonun ucundaki ses “Hemen not alıyorum efendim.” dedi. “Futbolcu kardeşlerimize selamlarımı iletin, bu şampiyonada onlara güveniyoruz.” diyerek kapattım telefonu.
Milli takımın çeyrek finale çıktığı günlerde bir telefon daha geldi. “İrfan Bey merhaba.” dedi telefonun ucundaki ses. Bu sefer arayan daha genç biriydi. “Barış Alper Yılmaz ben.” dedi. “Her ay kitap ekinde yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum. Milli takım kampı için Almanya’ya gittiğimiz günlerde bütün arkadaşlarımıza bir kitap hediye ettiler. Melekler Ters Çalım Yemez. Dediklerine göre siz tavsiye etmişsiniz.” Bizim şu Galatasaraylı Barış Alper’di bu. “Evet kardeşim.” dedim. “Kitabı çok beğendik. Neredeyse tüm arkadaşlarımız okudu. Kimi yerde duygulandık, kimi yerde ise çok güldük. Teşekkür etmek istedim.” “Rica ederim kardeşim.” dedim. “O kamp ortamında size yoldaş olduysa ne ala.”
“Şu an Hakan abi, genç Semih, Cenk abi… Hepsi yanımda. Her biri selamlarını iletiyor. Özellikle Merih abi kitaptaki Kapı Ferhat karakterini çok sevmiş. Var mı bizden bir isteğiniz?” Hepsinin teker teker alınlarından öptüğümü iletmesini istedim. Harika bir turnuva geçirdiklerini ve göğsümüzü kabarttıklarını söyledikten sonra “Sevgili kardeşim,” dedim. “Çeyrek Final’de size güveniyoruz. Yenseniz de yenilseniz de bizim için başarılı sayılırsınız artık.” Telefonu kapatırken son bir taktik vermeyi de ihmal etmedim tabi. “Hollanda karşısında Van Dijk’i sakın gözünde büyütme. Çizgiye yakın yakaladın mı ufak bir dokunuşla at topu geç, sana yetişemez.”
Umudun Göğe Yükselişi: Mektupsuz aşk mı olur?