World News in Turkish

Filistin üzerine ne okumalı, nasıl okumalı?

AHMET YUSUF ÖZDEMİR


Filistin pek çoklarımızın hafızasında ayrıcalıklı bir yere sahip. İlk çocukluk anılarımızda dahi ona dair her zaman bir şeyler bulabiliriz. Filistin’in birkaç nesli birden büyüttüğünü söylemek hatalı olmaz. Son 76 yıllık tarihinde işgale karşı direnmenin bütün örneklerini sunan bir okul adeta Filistin. 7 Ekim 2023 tarihi ise sonranın öncesi gibi olmayacağı bir kırılma noktası, bir milat adeta. Daha önce hiç olmadığı kadar hayatımızın her alanını kapsamış durumda. Entelektüel bir kaygının ötesinde küresel sistemi kökünden sorgulamaya sürükleyen, korku duvarlarının Gazze ve Filistin sayesinde yıkıldığı bir dönemecin eşiğindeyiz.

Bilginin bombardımanına tutulduğumuz böylesi günlerde rotamızı bulmak, tarihe tanıklık ederken aynı zamanda yaşadığımızı anlamak ve anlamlandırmak oldukça zor bir hal alıyor. Neler yapılabilir sorusu heyecanını korurken, ne okumalıyız sorusuna verilecek cevap adımlarımızı sağlam atmamıza yardımcı olacak. “Filistin hakkında konuşmayı bırakma” son dönemin yaygınlaşmış sloganı haline gelse de bu, bugüne nasıl gelindiğini de hafızamızda taze tutarak ve paylaşarak elde edebileceğimiz bir olgu. Devam eden soykırımın suçluları yargı önüne çıkana, yeni ve kalıcı bir çözüm önerisi kabul edilene kadar Filistin konusunu konuşmaya devam edeceğimizi kabul etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Filistin’in bu haklı davasında zafere kavuşabilmesi için önümüzde uzun ve zorlu bir yolculuk var.

7 Ekim 2023’ü ve sonrasını anlamak isteyen geniş okuyucu kitlesinin kronolojiyi İsrail’in kurulduğu tarih olan 15 Mayıs 1948’den başlattığı takdirde sahip olacağı bilginin çokluğu ve detayları altında yorgun düşmesi kaçınılmaz. Bu elbette tarihsel sürecin önemsiz olduğu anlamına gelmez. Ancak hedef bugünümüzü anlayabilmek ise Filistin Üzerine Ne Okumalı? sorusuna 6 Ekim 2023’ten geriye sayarak yaşanan gelişmeleri, Filistin’in direnişini ve İsrail’in işgal dinamiklerini öğrenerek başlamalıyız.

Filistin tarihinin en önemli kırılma noktalarından birisi şüphesiz 2007’de İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı kara, hava ve deniz ablukasıydı. Farklı zamanlarda yaşanan İsrail saldırıları ile dünya kamuoyunun gündemine gelse de sorunun kalıcı çözümü ve ablukanın tam olarak kaldırılması hiçbir zaman öncelik haline gelmedi. 2007 ve sonrasında doğan nüfusun büyük çoğunluğu 363 kilometre karenin dışına çıkmasına izin verilmedi.

FİLİSTİN LABORATUVARI

Bütün bunlar olurken İsrail bölgede ve dünyada bir teknoloji devi olarak algılanmayı sürdürdü. Antony Loewenstein’ın “Filistin Laboratuvarı: İsrail İşgal Teknolojisini Dünyaya Nasıl İhraç Ediyor?” başlıklı kitabı bu alandaki en güncel ve çarpıcı eserlerden başında geliyor. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere İsrail ilk olarak işgal ettiği topraklarda Filistin halkı üzerinde test ettiği teknolojileri dünyanın farklı bölgelerinde baskıcı rejimlere pazarlayarak adeta zulüm ticaretinden kar elde ediyor. Loewenstein, şiddetin ve baskının nasıl şirketleştiğini ve kapitalist sistemle bütünleştiğini gözler önüne seriyor.


GAZZE CEVAP YAZIYOR

Pek çoklarının, belki de 7 Ekim’den sonra Gazze’den yaptığı sosyal medya paylaşımları ve canlı yayınlarla tanıdığı bir isimdi 44 yaşındaki akademisyen, yazar ve şair Rıfat el-Arir. 6 Aralık 2023 tarihinde İsrail işgal güçlerince öldürülmeden önce; “Eğer ben ölürsem, Sen yaşamalısın…” şeklinde başlayan son şiiriyle hafızalara kazındı. Kendisinin de belirttiği gibi işgale rağmen adeta inadına yaşamanın sembolüydü Rıfat el-Arir ve arkadaşları. el-Arir tarafından derlenen “Gazze Cevap Yazıyor: Gazzeli Genç Yazarlardan Kısa Hikayeler”, Gazzelilere kulak verme imkanı sunuyor. İşgal altında yazma pratiği ile direnmenin ve hayata tutunmanın yollarını bütün dünyaya gösteriyorlar.


OYUK TOPRAKLAR

Kriz dönemlerinde bakış açımızı değiştirecek düşünsel müdahalelere ihtiyaç duyarız. Statüko sahipleri bizlerin belli bir yere odaklamasını istediğinde bir şeyler değişim halindedir çoğu zaman. Halbuki dönüşüm gözümüzün önündedir ancak dikkatimiz dağıtılmıştır. Filistin’in İsrail tarafından işgalinde de durum bundan farksızdı. Adı üstüne işgaldi ve kök salması için mimariye ihtiyacı var. Aktörler, partiler, siyaset yapıcılara, yol haritalarına odaklandığımız bir zamanda Eyal Weizman’ın “Oyuk Topraklar: İsrail’in İşgal Mimarisi” kitabı damgasını vurdu. Weizman 1967-2007 arasında Gazze ve Batı Şeria’da sürdürülen İsrail işgalinin toprağa ve mimariye atfettiği önemi ve bunu nasıl bir baskı aracı haline getirdiğini adeta mikroskobik örneklerle okuyucuyla buluşturuyor.

Filistin’de soykırım 7 Ekim’de başlamadı. Uluslararası kamuoyunun bunu tasdik etmekte ve yargılamaya değer bulmakta 76 yıl gecikti. Bu kitaplar yakın dönemde Gazze’nin nasıl bir çıkmaza sürüklendiğini, bağımsız bir Filistin devletinin İsrail işgal güçlerince teknolojik ve mimari olarak nasıl engellenmeye çalışıldığını, buna karşılık Gazzelilerin yazının gücünü kullanarak direnmekten nasıl vazgeçmediklerini anlamanıza yardımcı olacak.


Kutlu bir ömür yazıyla yaşayabilmeyi gösterdi

İlk mektepli gazetecimizin anıları

Filistin çalışmalarında bütüncül yaklaşıma ihtiyaç var

Читайте на 123ru.net