World News in Turkish

10’ların İzleriyle Türkiye (158)

10’ların İzleriyle Türkiye (158)

Bu şok gelişmeler üzerine Gülen hareketi adına yapılan açıklamadaysa; hükümetin, kendilerini hedef göstermesi eleştirilerek; soruşturma sebebiyle bozulan siyasi gücünü korumaya yönelik bir komplo teorisi çabasında olduğu, soruşturmalarla hiçbir ilgilerinin olmadığı ve şayet iddia edildiği şekilde, bir paralel devlet yapılanması varsa, üzerine gidilmesi gerekli olduğu ifade edilmiş. Ayrıca kamuda başlatılmış olan görevden almalar ve görev yeri değişiklikleri bir 'cadı avı' olarak nitelendirilmiştir.

Ülkemizin gündemini belirleyen olaylar o kadar çabuk değişmeye ve gelişmeye başlamıştı ki, bu süreç doğal olarak milletimizi de derinden etkiliyor, insanlar neyi nasıl yaşacaklarının tam kararını verecekken, yaptıkları tercih bir anda farklı bir ortama kayıp gidiveriyordu.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından Egemen Bağış Avrupa Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bakanlık görevlerinden istifa ettiler.

Erdoğan Bayraktar ayrıca aşağıda yaptığı şu çarpıcı açıklamayla; Başbakan'ı eleştirerek milletvekilliğinden de istifa ettiğini duyurdu:

"Soruşturma kapsamında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum."

Böylesi bir açıklama ne demek oluyordu, Bakan Bayraktar, Başbakan Erdoğan'ı da istifa etmeye davet etmekle ne demek istemişti? Ancak daha bu soru yanıt bulmamışken! Bakan Bayraktar'dan Başbakan'a yönelik yapmış olduğu bu açıklama nedeniyle bir özür ve milletvekilliği istifasından vazgeçtiği haberi geldi!

Dünyanın hangi ülkesinde yaşanan olayların belirlediği gündem, bu kadar hızlı değişebilirdi?

Bu son gelişmeleri, soruşturmaları 'siyasi bir operasyon' olarak niteleyen hükümet, çok tartışmalı bir sürecin ardından HSYK' nın yapısında değişiklik öngören bir yasa çıkarttı. Buna göre HSYK' nın bünyesinde Adalet Bakanı'na hâkim, savcı ve adalet müfettişlerinin atanması, disiplin soruşturmaları, vb birçok konuda geniş yetkiler verildi. Yasanın yürürlüğe girmesiyle, yönetim ve denetim kurulları ile Adalet Akademisi üyelerinin görevlerine son verilecekti.

Yargı sistemi üzerinde Adalet Bakanına çok geniş yetkiler tanıyan bu yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte; muhalefet partileri ve hukuk çevrelerinde, 'hükümet yargıyı kendisine bağladı' yorumlarıyla birlikte, yoğun eleştiriler de başladı.

Bu uygulamanın yurt dışına yansımaları da olmuş, AB Komisyonundan Yapılan açıklamada.

Hükümetin atmış olduğu bu adımın; 'hukuk devleti' ve 'kuvvetler ayrılığı' ilkelerine uymadığı gerekçeleriyle birlikte eleştirilmiştir. Ancak, hükümet yapılan bu eleştirileri duymazdan gelerek, yapılan düzenlemenin doğru ve gerekli olduğunu savunmuştur.

Diğer taraftan ana muhalefet partisi ve Barolar Birliği, yeni çıkan bu yasa nedeniyle Anayasa Mahkemesine iptal davası açmıştır.

Anayasa Mahkemesi 11 Nisan 2014 tarihinde vermiş olduğu kararla, yapılan yeni düzenlemenin Adalet Bakanına vermiş olduğu olağanüstü yetkileri Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir.

Ortaya çıkan bu yargı tablosu içinde Yüksek Mahkemenin vermiş olduğu bu iptal kararı, bir anda sanki yeni bir umut yaratmış; yargıya olan inancın neredeyse kaybolduğu bir dönemde, insanlarımız için yeni bir umut ışığı belirmiştir.

Çünkü Anayasa Mahkemesinde karar bekleyen ve insanlarımızın hak ve özgürlüklerini doğrudan etkileyecek o kadar çok bireysel başvuru vardır ki!

Bu sonuçları umutla bekleyip hep birlikte göreceğiz. 

Читайте на 123ru.net