World News in Turkish

Kıbrıs Millî Davamıza Millî Destek Zamanı - 2 -

Kıbrıs Millî Davamıza Millî Destek Zamanı - 2 -

CMP Genel Başkanı Bölükbaşı da bir konuşmasında "...12 adadan sonra Kıbrıs'ın Yunanlılara geçmesi halinde Akdeniz ile Türkiye'nin irtibatı kesilir. Bu bakımdan Kıbrıs vatanımızın emniyeti ile alâkalıdır" sözlerini dile getirmişti.

Adnan Menderes – Fatin Rüştü Zorlu (Zürih ve Londra Çözüm belgeleri) - 1959-1960: İngiltere’nin 1955’te Türkiye’yi Kıbrıs’ta ilgili Devlet olarak kabullenmesiyle, sonunda Türkiye çözümün temel ilkelerini ve çerçevesini Yunanistan ve İngiltere ile müzakere etti. Ortaya çıkan Belgeleri Başbakan Menderes ve Dışişleri Bakanı Zorlu Londra’da parafe ettiler. Daha sonra 16 Ağustos 1960’ta imzalanan Antlaşmalarla Türkiye Kıbrıs’ta garantör statüsünü kazandı, Ada’da fiilî ve etkin hak ve yetkiler elde etti.

Millî Birlik Komitesi Hükûmeti – 27 Mayıs 1960: 1960 Mayıs ayına gelindiği zaman, Şubat 1959’da önce Zürih’te Türkiye ile Yunanistan arasında, bir hafta sonra da Londra’da Türkiye, Yunanistan ve İngiltere arasında ortaya çıkan ve parafe edilen ve Kıbrıs’taki iki toplumun Liderinin de parafe ettiği belgeler, kurulması öngörülen “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” Anayasası henüz hazır olmadığı için, bir Antlaşma olarak imza edilmiş değildi.

İşte tam bu aşamada Türkiye’de 27 Mayıs 1960 Cuma günü Demokrat parti iktidarına karşı Askerî Darbe gerçekleşti. Başbakan Adnan Menderes’in kurduğu Hükûmet düştü. Ülkede en üst irade ve karar mercii olarak oluşturulan Millî Birlik Komitesi, eski Başbakan Adnan Menderes ile eski Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun Kıbrıs sorununun çözümü için parafe etmiş oldukları Zürih ve Londra belgelerine sahip çıktı. Ada’da kurulması öngörülen iki toplumun eşit ortak kuruculuğuna dayanan “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” Anayasa metninin hazır olmasıyla birlikte Antlaşma 16 Ağustos 1960 günü Lefkoşa’da imzalandı. Aynı günün sabahı, antlaşmaya göre TSK’ne mensup Kıbrıs Türk Alayı,  Türk askerinin 1878’de Kıbrıs’ı terk etmesinden 82 yıl sonra yeniden Ada’ya ayak bastı.

Orgeneral Cemal Gürsel – 15 Ağustos 1960: Kıbrıs Türk Alayı’nın Kıbrıs’a hareketi münasebetiyle Devlet ve Hükûmet Başkanı Cemal Gürsel’in bir mesajı yayınlandı.

Mesajda, Alay’ın Kıbrıs’a hareketini kutlama ve başarı temenni etme cümleleri meyanında şu görüş ve temenniler de yer almaktaydı:

“Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile mevcut Anlaşmalar ve bu dört memleket arasında daha da kuvvetlenecek olan sıkı dostluk ve müspet işbirliği sayesinde Kıbrıslıların refah ve hayat seviyelerini süratle arttırabilmek için geniş imkânlara sahip olacağına ve her bakımdan parlak bir istikbale namzet bulunduğuna kaniim. Kıbrıslılara ve genç Kıbrıs Cumhuriyeti Hükûmetine engin muvaffakiyetler ve saadetler dilerim.”

Millet Meclisi'nde Kıbrıs Konusunda Genel Görüşme – 22 Aralık 1965:

Türkiye’de Adalet Partisi (AP) iktidara geleli ve Süleyman Demirel Başbakan olalı 2 ay olmuştu. BM Genel Kurulu 18 Aralık 1965 günü bağlantısız devletler grubunun yaygın desteğiyle Rumların görüşlerini ve taleplerini yansıtan 2077 sayılı kararı kabul etti. Kararda, diğer tek yanlı unsurlar arasında, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin eşit kurucu ortağı Kıbrıs Türk Toplumu için azınlık haklarından söz edilmekteydi.

Karar, o tarihte 117 üyeden oluşan BM Genel Kurulu'nda 5'e karşı 47 oyla kabul edildi. 54 Devlet çekimser kaldı. 11 Devlet oylamaya katılmadı Türkiye ile beraber ABD, Arnavutluk, İran ve Pakistan aleyhte oy kullandılar. Aralarında BM Güvenlik Konseyi'nin diğer 4 Daimî üyesi Çin, Fransa, İngiltere ve Sovyetler Birliği'nin de bulunduğu, Yunanistan hariç, bütün NATO ve Varşova Paktı üyeleri çekimser oyu kullandılar. Çoğunluğunu bağımsızlıklarını yeni kazanmış Devletlerin oluşturduğu Bağlantısız Devletler grubunun oylarıyla kabul edilen tavsiye niteliğindeki BM Genel Kurul kararının esasen uygulanma kabiliyeti bulunmamaktaydı.  Kaldı ki, BM Güvenlik Konseyi'nin daimî üyeleri de karara destek vermedi. ABD ret oyu kullandı. 

Türkiye BM Genel Kurul Kararını Reddetti: Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil kararın kabul edilmesinden sonra New York'da verdiği demeçte Karar'ı Türkiye'nin reddettiğini; bu kararın Türkiye'nin 1960 Antlaşmalarından kaynaklanan Kıbrıs'a yönelik hak ve yetkilerini ortadan kaldırmasının söz konusu olmadığını beyan etti.

Bu karar ve oylamada alınan sonuç Türkiye’de muhalefet partilerinin ve muhalif basının Hükûmet'e yönelik eleştirilerine  ve tepkilerine  yol açtı. CHP Grubu anılan "karar karşısında, Millet Meclisinin aydınlanmasına ve millî menfaatlere uygun tedbirlerin ortaya konmasına imkân vermek üzere Kıbrıs konusunda bir genel görüşme açılmasını" bir önerge ile talep etti.

İktidardaki Adalet Partisi (AP) de ayrı bir önerge ile "Türk umumi efkârının Kıbrıs davasının geçirmiş olduğu safhalar ve varılmış olan merhale ve sebepleri hakkında bilgi sahibi olabilmesini ve milletvekillerinin düşünce ve kanaatlerini ifade edebilmelerini teminen bir genel görüşme açılmasını" istedi.

Başbakan Süleyman Demirel: "Yüce Meclis Millî Şuur Olarak Dava'ya Güç Verir". Önergeler birleştirildi ve Genel Görüşme açılması kabul edildi:

Önergeler üzerinde cereyan eden müzakerede Hükûmet adına Başbakan Demirel şunları söyledi:

“…Milletçe üzerinde büyük bir titizlik ve hayati bir alâka ile durduğumuz Kıbrıs davası hakkında bir genel görüşme açılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Her zaman, her meseleyi vatanperverlik ölçüleri içinde ve kudretle çözmeye muktedir.  Yüce Meclis, Kıbrıs davasında da en isabetli yolun seçilmesine, en isabetli kararların alınmasına yardımcı olacaktır...müzakerelerin sonunda Yüce Meclis'in bir millî şuur olarak davaya güç kazandıracağına inanmaktayız..."

Millet Meclisi Başkanı Ferruh Bozbeyli'nin Dayanışma Çağrısı:

Genel Görüşme 27 Aralık 1965 tarihinde başladı. Meclis Başkanı Bozbeyli yaptığı konuşmada konunun önemini vurguladı ve "... Türk Milleti'ni teşkil eden her ferdi içten içe, derinden derine ilgilendiren Kıbrıs problemi bugün Yüce Meclis'in gündemindedir. Bu meselenin bir iç politika, sen ben çekişmesi şeklinde ortaya konmasına Yüce Meclis'in müsaade etmeyeceğine inanıyorum" şeklindeki sözlerle konu hakkında dayanışma çağrısında bulundu.

Yıl sonuna kadar süren Genel Görüşmede Hükûmet adına Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in, Parti Grupları ve şahısları adına söz alan Milletvekillerinin yaptıkları konuşmalarda Kıbrıs konusunun Millet Meclisi tarafından “Millî Dava" olarak benimsendiği veciz ifadelerle vurgulandı.  İktidar ve muhalefet temsilcileri arasında zaman zaman cereyan eden sert tartışmalarda karşılıklı eleştiriler de dile getirilmiş olsa da Genel Görüşme, başlangıçta Meclis Başkanı Bozbeyli’ nin yaptığı çağrının ruhuna uygun düşen bir havada cereyan etti. TBMM'nin çatısı altında yer alan birbirinden farklı siyasî ve sosyal çizgideki Partiler tarafından Kıbrıs millî davamıza kuvvetli destek beyanında bulunuldu. Genel Görüşme, Başbakan Demirel'in başlangıçtaki konuşmasında dile getirdiği inanç istikametinde "millî davaya güç verdi."

Osman Bölükbaşı: "Muhalefet Ve İktidar Millî Ve Vatanî Meselelerde Yekvücut Olmalıdır"

1965 yılındaki bu Genel Görüşme konusuna son vermeden önce, o zamanki CMP Lideri Bölükbaşı'nın, Siyasî Partilerin, Kıbrıs millî davasında aralarındaki farklılıklardan sıyrılarak yekvücut hareket etmeleri gerektiği yolunda Genel Görüşme sırasında dile getirdiği ifadelerin  birkaç cümlesini buraya aktarıyorum:

"...On yıl evvel Millet Partisi lideri ve diğer muhalefet partisi liderinin iç politika mücadelelerine birer beyanatla ara vermeleri ve muhalefetin - Kıbrıs üzerinde İngiliz hâkimiyeti nihayet bulacaksa, Ada, sahibi aslisi olan Türkiye'ye iade edilmelidir - tezini savunması, Londra Konferansı'nda o zamanın Türkiye Hariciye Vekiline, bu tezin muhalefet partileri tarafından da benimsenen millî bir görüş olduğunu ifade etmek imkân ve kuvvetini vermişti. Milletçe öyle bileceğimiz bir birlik ve olgunluk tezahürü olan bu geçmiş hâdiseye burada temas edişimiz, Adalet Partisi Hükümetine muhalefetin fikir ve desteğinden…kuvvet almaya ve faydalanmaya çalışmasının lüzum ve zaruretini anlatmak ve muhalefetin ise bu gün de onbir sene evvelki tutum içinde bulunması gerektiğini hatırlatmak içindir..."

Türkiye – Yunanistan Keşan-Dedeağaç görüşmeleri 9-10 Eylül 1967: Dışişleri Bakanlığı’na meslek memuru olarak giriş imtihanlarını kazanarak 31 Mart 1967 günü Bakanlığın Kıbrıs-Yunanistan Genel Müdürlüğü’nde Aday Meslek Memuru olarak göreve başladım. Üç hafta sonra 21 Nisan’da Yunanistan’da askerî darbe oldu. Kurulan askerî Hükûmet Türkiye ile görüşmek için mesajlar göndermeye başladı. Gelen mesajlarda Yunan askerî Hükûmeti’nin “Kıbrıs sorununu” makul bir çözüme kavuşturma iradesi taşıdığı özellikle vurgulanıyordu.

Türk – Yunan Başbakanları Demirel ile Kolias’ın 9 Eylül 1967 günü Keşan’da, 10 Eylül’de de Dedeağaç’ta (Alexandroupolis) buluşmaları kararlaştırıldı.

Görüşmelerdeki Yunan heyetinde askerî darbenin lideri Albay Papadopoulos da vardı.

Kolias “enosis” diyor; Demirel yumruğunu masaya vuruyor

Denilebilir ki görüşmelerin ağırlıklı, hattâ tek konusu “Kıbrıs” idi.

Keşan’da Kıbrıs konusu açılınca Başbakan Kolias, Yunan Hükûmeti’nin Kıbrıs’ta “enosis”  dışında bir çözümü kabul etmeyeceğini ve görüşmeyeceğini beyan etti.                                          

Başbakan Demirel gayet soğukkanlı bir eda ile “o halde görüşecek bir şey yoktur” diyerek elini ses getiren şekilde masanın üzerine vurdu.  Böylece görüşmelerin o celsesi son buldu.

Ertesi gün Yunanistan’da Dedeağaç’taki buluşma bir formalite halini aldı.

İsmet İnönü – 11 Eylül 1967: Demirel - Kolias görüşmelerinden sonra bir demeç veren Muhalefet Lideri CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Başbakan Demirel'in Yunan tarafından gelen "enosis" teklifi karşısındaki tutumu hakkında şunları ifade etti:

"...Enosis'i hiçbir surette kabul etmeyeceklerini Sayın Başbakan tekrar beyan etmiştir. Olup bitti teşebbüslerine ve hazırlıklarına karşı Başbakan'ın bu beyanının Milletçe tam desteklendiğini tekrar belirtmek isterim…"

Süleyman Demirel – 20 Temmuz 1974: Kıbrıs Barış Harekâtımızın başladığı 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü saat 15:00’de TBMM birleşik olarak (Senato ve Millet Meclisi) olağanüstü toplandı.

O tarihte Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi ve Millî Selâmet Partisi’nin ortaklığından müteşekkil 37’nci Hükûmet (koalisyon) işbaşındaydı. CHP Lideri Bülent Ecevit Başbakan, MSP Lideri Necmettin Erbakan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı idi.

İç siyasetimizde birbirinden farklı siyasî ve sosyal görüşlere sahip iki Parti’nin koalisyon Hükûmeti’nin Barış Harekâtı gibi Kıbrıs’a yönelik tarihî bir kararı almış olması, Kıbrıs Millî Davamızın partiler üstü bir anlayışla ele alındığının başlı başına en bariz delilidir.

Bir başka somut delil de Ecevit’in ve Erbakan’ın siyasî rakibi Adalet Partisi Genel Başkanı ve Muhalefet Lideri Süleyman Demirel’in TBMM’nin o günkü oturumunda yaptığı konuşmadır.

Merhum Demirel’in uzun hitabından alıntılar aşağıdadır:

Demirel TBMM üyelerinin sık sık ayakta alkışladıkları konuşmasına, TBMM'nin, milli davalarda Türk Milleti’nin bütün iç çekişmeleri bir kenara atıp, cihan âleme karşı tek vücut halinde hareket etmesinin; güçlükleri, zor ve çetin sorunları göğüslemede Türk Milleti’nin kalbinin tek bir kalp gibi atmasının örneklerinin sahnelendiği yüce bir mekân olduğunu vurgulayarak başladı.  Devamla, "Kıbrıs davası, aslında Türkiye için ne bir toprak davasıdır ne de sadece Kıbrıs'ta yaşayan 150 bin soydaşımızın güvenliği davasıdır. Bunları çok aşan bir davadır" dedi. Kıbrıs davasının "1829'da Mora yarımadasından başlayarak hep Osmanlı İmparatorluğu aleyhine büyüyerek gelen Elen idealizmine, megali idea’ya 'dur' deme davası" olduğunu vurguladı.

Читайте на 123ru.net