World News in Turkish

ŞOK SUİKAST GİRİŞİMİ SONRASI DONALD TRUMP’IN BAŞKAN SEÇİLME İHTİMALİ GÜÇ KAZANDI

Geçtiğimiz gün Pensilvanya-Butler’da düzenlediği mitingde uğradığı şok suikast girişiminden kulağından aldığı ufak bir yarayla kurtulan Cumhuriyetçi Parti Başkan adayı ve 45. ABD Başkanı Donald Trump, bu olayın ardından Cumhuriyetçi Parti adaylığını garantilediği gibi, Başkanlık yarışını kazanmasına da kesin gözüyle bakılan favori aday haline geldi. Bu yazıda, 2024 ABD Başkanlık seçimi öncesinde Cumhuriyetçi ve Demokrat kamplarda [&hellip

Geçtiğimiz gün Pensilvanya-Butler’da düzenlediği mitingde uğradığı şok suikast girişiminden kulağından aldığı ufak bir yarayla kurtulan Cumhuriyetçi Parti Başkan adayı ve 45. ABD Başkanı Donald Trump, bu olayın ardından Cumhuriyetçi Parti adaylığını garantilediği gibi, Başkanlık yarışını kazanmasına da kesin gözüyle bakılan favori aday haline geldi. Bu yazıda, 2024 ABD Başkanlık seçimi öncesinde Cumhuriyetçi ve Demokrat kamplarda yaşanan güncel gelişmeleri özetleyeceğim.

Analize, suikast girişimi sonrası favori aday haline gelen Cumhuriyetçi Donald Trump ile başlamak gerekirse, bugüne kadar seçimi kazanmak uğruna oldukça kutuplaştırıcı ve sert bir siyasal söylemle ilerleyen Trump, suikast girişimi sonrasında ise ilginç bir şekilde daha birleştirici ve sorumlu mesajlar vermeye başladı. Milwaukee şehrinde düzenlenen Cumhuriyetçi Parti Ulusal Kongresi’nde ilk kez kameraların karşısına geçen Trump, bandaj yapılmış sağ kulağıyla dikkat çekerken, çok sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı Kongre’de Trump’ın Başkan adaylığı kesinleşti. Trump, “U.S.A.” sloganlarının atıldığı Kongre’de herhangi bir grup veya kişiye yönelik suçlayıcı ifadeler kullanmaktan imtina ederken, suikast girişimi ardından verdiği ilk röportajda kurtulmasının bir “mucize” olduğunu belirtti ve Ulusal Kongre konuşmasını da bu eylem sonrasında yeniden yazmak zorunda kaldığını açıkladı. Trump, Cumhuriyetçi Parti Ohio Senatörü J. D. Vance’i (James David Vance) de kendisiyle birlikte yarışacak Başkan Yardımcısı olarak ilan etti. 1984 doğumlu çok genç bir isim olan Vance, Irak Savaşı’nda ABD Ordusu adına görev yaptıktan sonra Ohio State Üniversitesi’nde Felsefe ve Siyaset Bilimi okumuş ve Yale Üniversitesi’nde Hukuk eğitimi almış aşırı muhafazakâr ve milliyetçi bir figür. Yakın geçmişte (2016) Trump için “aptal” ve “Hitler” gibi ifadeler kullanan Vance’in Trump tarafından Başkan Yardımcısı seçilmesi ise, Trump’ın boşanmaları ve çalkantılı özel hayatı nedeniyle kendisine şüpheyle yaklaşan Hıristiyan dindar grupları kucaklama çabası olarak yorumlanıyor. Zira çok satan anı kitabı Hillbilly Elegy ile Hıristiyan muhafazakâr kesim nezdinde bir kahraman haline gelen Vance’e, bu seçimde Trump’ı güçlendirecek ve sonrasında Trumpizm’i ayakta tutabilecek aşırı sağa yatkın bir siyasetçi gözüyle bakılıyor. 2016 tarihli kitabın 2020 yılında filmi de çekildi. Bu şekilde, Cumhuriyetçi Parti ve Amerikalı sağ kesim, genelde Demokratların tekelinde olduğu düşünülen kültürel alan ve şov dünyasında (Hollywood) da etkisini gösteriyor ki, bu da “The Apprenticeprogramıyla ulusal çapta bir fenomen haline gelen ve her zaman şov dünyasına yakın durmaya gayret eden Trump’ın bilhassa isteyebileceği bir husus.

Joe Biden-Kamala Harris

Demokrat Parti cephesinde ise en temel konu ise, Joe Biden’ın adaylığının desteklenip desteklenmeyeceği meselesi. Yaşlı, beyaz ve ileri yaşının da etkisiyle konuşma performansı oldukça düşük bir aday olan Biden, Demokrat Parti ileri gelenlerinin birçoğunun desteğini kaybetmiş durumda. Bu bağlamda, Demokrat Parti içerisinden Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve eski Başkan Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın adaylıkları medyada sıklıkla gündeme getirilen bir konu. Ancak tıbbi bir gereklilik halinde adaylıktan vazgeçeceğini belirten Biden ise, adaylıktan vazgeçmeye kesinlikle istekli gözükmüyor. Bu nedenle, Biden’ın Trump’ın karşısına çıkacak Demokrat aday olacağı öngörülebilir.

Güncel anketler, Donald Trump’ın Joe Biden’ın yaklaşık 2 puan önünde favori aday olduğunu ortaya koyarken, bu anketlerin ülke genelindeki eğilimleri ölçtüğünü ve federal bir sistemde durumun farklı olabileceğini de belirtmek gerekiyor. Kendi geliştirdiği “13 Keys” (13 Kritik Konu) yöntemiyle ABD’deki son 10 Başkanlık seçiminin kazananını doğru bilmeyi başaran Amerikalı Siyaset Bilimi Profesörü Allan Lichtman ise, suikast öncesine kadar Demokrat aday ve mevcut Başkan Joe Biden’ın seçimi kazanma şansının düşük olmadığını, hatta Demokrat çevrelerin bile televizyon tartışmalarındaki kötü performansı nedeniyle şüpheyle baktıkları Biden yerine başka bir Demokrat adayın geçmesinin Demokratlara seçimi kaybettireceğini vurgulamasına karşın, suikast girişimi sonrasında durumun değişmiş olabileceğini kabul ediyor. Buna karşın, Lichtman, seçimin halen rekabetçi olacağını, ABD’de siyasal şiddet ve suikast girişimlerinin halkın aşina/alışık olduğu bir durum olduğunu ve bu nedenle Trump’a yönelik suikast girişimine karşın kazananı tahmin etmenin kolay olmayacağını söylüyor. ABD’deki iki turlu “Electoral College” (Seçmen Heyeti) sistemi nedeniyle, Biden’ın geleneksel olarak Demokratların ağır bastığı eyaletler ile her seçimde karar değiştirebilen bazı salıncak eyaletlerde (swing states) üstünlük kurarak hâlâ seçimi kazanması mümkün. Benim dışarıdan gözlemim ise, seçime katılım oranlarının ülkemize kıyasla oldukça düşük olduğu (yüzde 50-66 arası) ABD gibi bir ülkede, suikast girişimi ardından Trump’ın kendi seçmenlerindeki itibarı yükseleceği ve seçmenlerindeki seçime katılım isteği artacağı için, Donald Trump’ın bu seçimi kazanmasının çok yüksek ihtimalli olduğu yönünde. Ancak ne televizyon tartışmalarının, ne de Biden’ın yaşının seçmen davranışında büyük etkisinin olmadığı konusunda Allan Lichtman’ın görüşlerine ben de katılıyorum. Bu noktada Lichtman’ın seçim sonuçlarını istikrarlı bir şekilde doğru bilmesini sağlayan 13 kritik konuyu da belirtelim:

  1. ABD Kongresi’nde kimin çoğunluğunun olduğu (genelde Başkanlık seçimlerini kazanan partinin adayı ara seçimlerde Kongre çoğunluğu ele geçirmektedir),
  2. Adaylığın kolay olması (iktidar partisinin adayı Başkan olduğu için, genelde parti içerisinde seçmenleri de negatif etkileyen tartışmalar yaşanmamaktadır),
  3. Başkanlığın gücü (Başkanlığı elinde bulunduran aday, devlet gücü ve medya etkisiyle kazanmaya daha yakındır),
  4. Üçüncü aday ve başka bir partinin seçimi etkileyip etkilememesi (ABD’de üçüncü parti adayının başarılı olması 1992 Başkanlık seçimlerinde Reform Partisi adayı Ross Perot’un istisnai başarısı dışında hiç yaşanmamıştır),
  5. Kısa vadeli ekonomik durum (resesyon olup olmaması),
  6. Uzun vadeli ekonomik durum (ekonomik büyüme, enflasyon ve işsizlik oranları),
  7. Politika değişiklikleri (İktidarın ani bir politika değişikliği yapıp yapmaması),
  8. Sosyal kargaşa (Büyük toplumsal olayların yaşanıp yaşanmaması durumu),
  9. Skandallar (İktidarın skandal olaylara yıpratılması durumu, en bilinen örnek Watergate Skandalı’dır),
  10. Dış Politika/Askeri Başarısızlık (İktidarın bir savaş kaybetmesi veya dış politikada büyük bir başarısızlık yaşaması),
  11. Dış Politika/Askeri Başarı (İktidarın bir askeri veya dış politika konusunda üstün başarı göstermesi),
  12. Mevcut Başkan’ın karizması (Yeniden seçilmek isteyen Başkan’ın karizmatik nitelikleri),
  13. Rakip adayın karizması (Muhalefet partisinin adayının karizması).

Allan Lichtman

Bu bağlamda, Allan Lichtman, mevcut bir Başkan’ın seçimi kazanmak için 13 kritik konudan 7’sinde üstünlük sağlamasının seçim sonucunu belirlediğini iddia etmektedir ki, önceki 10 ABD Başkanlık seçimini de bu yöntemle hep doğru bilmeyi başarmıştır. Lichtman’ın yöntemini 2024 ABD Başkanlık seçimlerine uyarladığımızda ise şöyle bir tablo karşımıza çıkmaktadır:

  1. ABD Kongresi’nde hem Senato, hem de Temsilciler Meclisi‘nde Cumhuriyetçilerin üstünlüğü vardır (Biden: -1),
  2. Biden’ın adaylığı garanti olmasına karşın, tartışmalar nedeniyle oldukça yıpranmış ve başka bir adayın seçilmesine yönelik tartışmalar yoğunlaşmıştır (Biden: -2),
  3. Biden, Başkanlık gücü ve karizmasına halen sahiptir ve bunu seçime kadar kullanacaktır (Biden: -1),
  4. Üçüncü bir partinin bu seçimde bir aday lehine veya aleyhine etkisi olmayacaktır (Biden: 0),
  5. Kısa vadeli ekonomik durum ABD’de iyidir (Biden: +1),
  6. Uzun vadeli ekonomik durum ABD’de iyiye yakındır (Biden: +2),
  7. İktidarın kendisine olumlu veya olumsuz etkisi olacak bir ani politika değişikliği olmamıştır (Biden: +3),
  8. Filistin-İsrail olayları kampüslerde etkili olsa da, ülke genelinde iktidarı yıpratan büyük bir toplumsal kargaşa yoktur (Biden +4),
  9. Hunter Biden tartışmalarına karşın, iktidarı yıpratan büyük bir skandal yaşanmamıştır (Biden: +5),
  10. ABD, Afganistan’dan çekilme fiyaskosuna ve Ukrayna’nın Rusya karşısında beklenildiği ölçüde başarılı olamamasına karşın, Biden döneminde büyük bir askeri veya dış politik hezimet yaşamamıştır (Biden: +6),
  11. ABD, Biden döneminde dış politika veya güvenlik alanında büyük bir başarı da kaydetmemiştir,
  12. Mevcut Başkan’ın karizması kendisine büyük avantaj sağlamamaktadır,
  13. Rakip aday Donald Trump’ın karizması, özellikle de suikast girişimi sonrasında çok artmıştır (Biden: +5).

Yani bu ölçek doğru kabul edilirse, Biden’ın gerekli olan 7 kritik konudan henüz 5’ini sağlayabildiği ve bu nedenle seçimi kazanmasının kolay olmadığı vurgulanabilir ki, anketler ve güncel siyasal atmosfer de bunu doğrulamaktadır. Ancak dış politikada sağlanabilecek bir başarı (Ukrayna’nın askeri alanda göstereceği bir başarı veya Obama döneminde Osama Bin Laden örneğinde olduğu gibi önemli bir teröristin etkisiz hale getirilmesi), Trump’ın hakkındaki davalar vs. gibi konularla yıpratılması veya Demokrat Parti içerisinde Biden’ın daha da güçlenmesi gibi gelişmelerin yaşanması durumunda, Biden’ın kazanma ihtimali de halen mevcut görünmektedir. Bu nedenle, henüz kesin sonucu söylemek için erkense de, benim görüşüme göre, rüzgâr, bu defa güçlü bir şekilde Donald Trump’ın arkasından esmektedir.

Kapak fotoğrafı: Trump ve Vance (https://www.axios.com/2024/07/16/trump-vance-rally-michigan-indoors)

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Читайте на 123ru.net