World News in Turkish

Rauf Yekta mûsikîmizi ilim kabul ediyor

19. asrın en büyük hoca ve bestekârları arasında gösterilen Rauf Yektâ Bey, Türk müziğinin zengin mirasının korunması ve yaygınlaştırılmasına dair çalışmalarıyla “Türk Müzikolojisinin Kurucusu” olarak anılıyor. 60 küsur senelik yaşamında bir ömre nadir sığacak nitelik ve nicelikte kıymetli çalışmalarda bulunan Rauf Yektâ Bey’in hayatı ve mûsikî alanındaki önemli katkıları Türk Müzikoloji-sinin Kurucusu Rauf Yektâ Bey isimli üç ciltlik bir çalışmada toplandı. Mehmet Öncel ve Muhammet Ali Çergel’in hazırladığı kitapta Rauf Yektâ’nın hayatı, mûsikî tarihi ve nazariyâtı yazılarının yanı sıra döneminde Türk müziğini müdafaa etmek için kaleme aldığı polemik yazıları yer alıyor. Türk Müzikolojisinin Kurucusu Rauf Yektâ Bey’i Mehmet Öncel ve Muhammet Ali Çergel ile konuştuk.

Cumhuriyet sonrası kültür sahnesinin ikiye ayrıldığı bir dönemde Rauf Yektâ Bey, Türk mûsikîsinin savunuculuğunu üstleniyor.Bu savunuculuğun ötesinde Rauf Yektâ Bey’i “Türk müzikolojisinin kurucusu” yapan faaliyetleri nelerdir?

Mehmet Öncel: Rauf Yektâ Bey’in yaşadığı dönemde gerek geçmişten devralınan Batılılaşma fikrinin gerekse Cumhuriyet ideolojisinin kültür-sanat alanına sirayeti toplumu ikiye bölmüştür. Bir yanda Batı müziğinin amansız savunucuları bulunurken diğer tarafta geleneksel müziğimizin neferleri vardı. Rauf Yektâ Bey, bu noktada Türk mûsikîsinin savunuculuğu rolünü üstlenmiş bir isim olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak onu mûsikîşinas çağdaşlarından ayıran en büyük vasfı, mûsikîyi medeniyetimizin bir dili, önemli bir ilim dalı olarak kabul etmesidir. Bu açıdan meselenin teknik bir dille yazıya aktarılmasındaki dikkati ve titizliği onu uluslararası bir sahnede başat rol sahibi olmasını sağlamıştır. Mûsikî ilminin tanınması, geliştirilmesi için ömrünü bu yolda hasretmiştir. Yektâ, çok ciddi bir meşk silsilesinden gelmektedir. Zekâi Dede, Ataullah Dede, Celâleddin Dede, Bolâhenk Nuri Bey, Ali Efendi, Neyzen Cemal Dede gibi isimlerden aldığı dersler, onun hayatının şekillenmesinde büyük önem arz eder. Buna ek olarak araştırmayı ve okumayı seven bir kişi olması, hocalarından devraldığı mirası gelecek nesillere aktarmada onu dertli bir insan hâline getirmiştir. En temelde Abdülkadir Merâgî, Dede Efendi, Zekâi Dede Efendi, Dimitri Kantemiroğlu, Hacı Arif Bey ve daha birçok isim hakkında kaleme aldığı biyografi makaleleri, müzik nazariyatına dair karşılaştırmalı analizleri ve en önemlisi kendisinin de bir teori ortaya koyması, müzik tarihi makaleleri günümüz Türk müzikolojisinin temelini atmıştır. Netice itibarıyla gerek dönemin dergi ve gazetelerinde kaleme aldığı makalelerde, gerekse neşrettiği eserlerdeki titiz tarih anlatıcılığı onu bugün “Türk Müzikolojisinin Kurucusu” sıfatıyla anmamıza vesile olmaktadır.

Latif nağmelerimizi ortaya çıkartmak

Türk Notası ile Kıraât-ı mûsikî, Türk mûsikîsi Nazariyatı ve Şark mûsikîsi gibi pek çok kaynak eser, çalışma bırakan Rauf Yektâ Bey’in çalışmalarında öncelikli olarak bize ait mûsikî hazinesini ilmi bir zemine oturtmaya çalıştığını görüyoruz. Bunun nedeni sizce nedir?

Muhammet Ali Çergel: Şöyle ki Rauf Yektâ Bey, 60 küsur yıllık ömrünü mûsikî ilmine adamış bir şahsiyet. Makalelerinde ve neşrettiği eserlerde bunun izlerini takip etmek mümkün. Türk mûsikîsi özellikle de meşke dayalı yani sözlü kültüre dayalı bir metotla öğrenildiğinden dolayı pek çok mühim eserin ve meselenin sadece isminin günümüze kadar geldiğini müşahede etmekteyiz. Elbette ki irili ufaklı bazı yazılı çalışmalar bulunmaktadır, fakat bir Batı müziğinin binlerce yıldır oluşturmuş olduğu sistematik konu başlığı ile karşılaştırdığımızda Türk mûsikîsinin buna nazaran oldukça geride olduğunu görmek mümkün. Nitekim Rauf Yektâ Bey de bu ihtiyaca binaen gerek ulusal gerekse uluslararası sahada, Türk mûsikîsinin hakettiği yerde olmadığını ve hatta giderek tarihimizden silinmeye çalışıldığının da fark etmiştir. Bu duruma kendi lisanınca gidişattan memnun olmadığını müteaddit kere yazılarında ifade etmiş ve Türk mûsikîsini sistematik bir zemine oturtmayı kendine şiar edinmiştir. Gerek nazarî gerekse amelî sahada bunların tatbikini yapmaya gayret etmiştir. Yukarıda zikrettiğiniz eserlerin telif sebebi de kanaatimizce budur. Rauf Yektâ Bey aynı zamanda bilginin sistemleştirilmesinin ötesinde bilinen yanlışların düzeltilmesi adına da oldukça büyük çabalar sarf etmiştir. Tespit ettiğimiz 218 makalesi ve sizin zikretmiş olduğunuz eserlerin temel çıkış noktası da aslında bu. Mûsikîmize karşı yöneltilen iddiaların mesnetsizliğini kanıtlamak ve bu mûsikînin, Rauf Yektâ’nın kendi deyimiyle, “rengin ve latif nağmelerini ortaya çıkartmak”. Kitabı okuyanlar göreceklerdir, Yektâ’nın yazdığı her bir kelimede bu gâye çarpıcı bir şekilde orada durmakta ve kendisini hissettirmektedir.

“Kayıtsız şartsız alafranga mûsikîyi kabul etmeliyiz” söylemlerinin olduğu bir dönemde Rauf Yektâ Bey, Türk mûsikîsini nasıl müdafa etmiş?

Muhammet Ali Çergel: Alafranga-alaturka tartışmalarının hüküm sürdüğü bu dönemde Rauf Yektâ Bey, tıpkı çağdaşları gibi dönemin gazete ve dergileri üzerinden bir savaş vermiş. Bu uğurda Nuri Şeydâ Bey, Ahmet Midhat Efendi, Ali Rifat Çağatay gibi isimlerle gazete ve dergi köşelerinde çatışmış. Hazırlamış olduğumuz kitabın içerisinde de bu durum görülebilmekte. Toplam 218 makalenin içerisinde direkt polemik başlığı altına alabildiğimiz makalelerin sayısı 45’i buluyor. Ek olarak Rauf Yektâ Bey diğer tüm makalelerinde Türk mûsikîsine hak ettiği değerin verilmesini sağlamak için elinden geleni yapmış. Gerek açık açık gerekse satır aralarında tarafını belli etmiş. Ancak ondaki bu müdafaa tutkusu, içi boş bir ideolojiden ibaret de değildir. Karşı cenahın tüm söylemlerini alt edebilecek bir bilgi-birikime sahip olması aslında onu bu derece kuvvetli bir kimse hâline getirmiştir. Demek istediğim, Rauf Yektâ Bey’i yalnızca Türk mûsikîsine mâl edemeyiz. Kendisinin Türk mûsikîsi dışındaki mûsikîler hakkında bilgi yelpazesi de oldukça geniştir. Örneğin, günümüz Batı müziği konservatuvarlarında öğretilen ileri armonik bilgileri de biz onda buluruz. Hem de Batı müziği ile daha yeni yeni tanıştığımız bir dönemde. Özetle, içeriden ve bilgili bir müdafaa söz konusu.

Ilımlı bir modernleşme sürecini savunur

Türk mûsikîsi eğitimine de önem veren Rauf Yektâ Bey, döneminde Dârülelhân’da eğitimin ağırlıklı olarak Batı mûsikîsi üzerinden verilmesine de karşı çıkıyor değil mi?

Mehmet Öncel: Evet, böyle bir karşı çıkış mevcut. Burada Rauf Yektâ’nın tavrını Batı’yı ve Batı mûsikîsini kökten bir reddediş şeklinde değerlendirmemek lazım. Kendisi mûsikîmizin asli nüvelerini kaybetmeden modernleşmesini savunan bir zat. Dârülelhân üzerinden geliştirdiği söylemleri de bu şekilde yorumlamak gerekir. Her ne kadar ılımlı bir modernleşme sürecini savunsa da, Dârülelhân’dan Türk mûsikîsi hakkındaki derslerin kaldırılması sürecine tepkisini göstermiştir. Bu eylemi, millî mûsikî kültürüne vurulmuş bir darbe olarak değerlendirir. Türk mûsikîsinin yasaklanmasına yönelik eylemlerin, kültürümüzü kaybetmemize sebep olacağı yönünde görüşleri vardır ve bu görüşlerini gerek makalelerinde gerekse röportajlarında dile getirmekten hiçbir zaman çekinmemiştir. Örneğin, Yeni Ses Gazetesi’ndeki bir röportajında kendisine bu soru sorulmuş. Cevaben de Encümen üyelerinin ne Batı ne de Doğu mûsikîsini tafsilatlı bir şekilde bilmediklerini, eğer bilseler böylesine bir kararı almanın akıllarından dahi geçmeyeceğini dile getirmiş. Batı müziğinin, yasaklamalar suretiyle kültürümüze adapte edilmesini ise Batı’da yetişen bir ağacın bu topraklara zorla ekilmesine benzetmiştir.

Biyografileri tarihimize ışık tutuyor

Türk mûsikîsine değer katan kişilerin biyografileri, Rauf Yektâ Bey’in çalışmaları arasında geniş yer tutuyor. Biyografilere bu kadar önem atf etmesinin sebebi nedir?

Mehmet Öncel: Rauf Yektâ Bey için biyografi yazımı ayrı bir yerde durmakta. İncelediğimiz makalelerinde yalnızca Türk mûsikîsinden değil Giuseppe Verdi, Jean Jacques Rousseau, Guillaume André Villoteau gibi Batı mûsikîsinden şahsiyetlerin biyografileri de geniş bir yer tutmakta. Fakat tabii ki, Türk mûsikîsinin mihenk taşı olarak nitelendirebileceğimiz isimler hakkında oldukça detaylı biyografiler sunmuş. Rauf Yektâ Bey, bir makalesinde bu şahsiyetler hakkında doğrudan çok yanlış bilginin hâkim olduğunu ve bu yanlışlığın da mûsikî tarihimize zarar verdiğini belirtiyor. Tam olarak bu sebepten dolayı da detaylı biyografi yazımına başladığını ve böylelikle Türk mûsikîsi tarihinin sağlam temellere oturtularak ilerleyeceğini savunuyor. Yani özünde yine bir sistematikleştirme girişimi var. Günümüzde de oldukça yaygın olan biyografi çalışmaları sizce de tarihimize ışık tutmuyor mu? İşte bundan yaklaşık 100 yıl önce bu zat, biyografi başlığının önemini anlamış bir aydındır. Kendisini tam da bu ileri görüşlülüğü sayesinde “Türk Müzikolojisinin Kurucusu” olarak anıyoruz.

Dünya mûsikîsi hakkında bilgiye sahip

Rauf Yektâ Bey’in Türk mûsikîsine sağladığı en büyük katkılardan biri olarak kuramsal bağlamda yazmış olduğu makaleler hakkında neler söylemek istersiniz?

Mehmet Öncel: Muhammet Ali Çergel Hocam ile hazırlamış olduğumuz “Türk Müzikolojisinin Kurucusu Rauf Yektâ Bey” başlıklı çalışma açıkça bize göstermiştir ki, Rauf Yektâ Bey bir deryâ denizdir. Türk mûsikîsi, Batı mûsikîsi, Japon mûsikîsi, İran mûsikîsi ve bilimum mûsikî hakkında engin bilgilere sahip. Onun kuramsal bağlamda yazmış olduğu makaleler, Türk mûsikîsinin teorik temellerini anlamamıza ve bu alandaki bilgi birikimini genişletmemize büyük katkı sağlamıştır. Türk mûsikîsinin tarihsel gelişimi, nazariyatı ve organolojisi gibi temel konuları detaylıca ele almış olan Yektâ, aynı zamanda Türk ve Batı mûsikîlerinin karşılaştırmalı analizini sunarak karşılaştırmalı müzikolojinin erken örneklerini de bizlere göstermiştir. Kitaptan bazı istatistiki değerleri paylaşmak isterim sizlerle. Rauf Yektâ Bey’in 218 makalesi içerisinde yaptığımız tasnifte gördük ki, kendisinin makalelerinin 42’si biyografi alanına; 35’i nazariyat alanına; 25’i mûsikî tarihi alanına ve 14’ü organoloji dediğimiz mûsikî aletleri alanına ait. Kaldı ki bu makaleler yalnızca Türk mûsikîsi hakkında değil. Çok ciddi bir oran diğer müzik türlerine ait. Bunlara ek olarak, 45 polemik makalesi ile dönemin mûsikî algısı hakkında bize çok net anlatılar sunmakta. Açık bir şekilde o dönemin kültür-sanat ortamını algılamamızı ve alaturka-alafranga tartışmasına hâkim olmamızı sağlıyor. Onun makaleleri ve neşrettiği eserler ile açmış olduğu yol, mûsikî ilmi hakkında bizlere derinlemesine bir bakış açısı sunmaktadır.


Amerikalılar ezan dinlemeye geliyor

Yöresel domateslerle çeşit çeşit lezzetler

Читайте на 123ru.net