MUSTAFA KEMAL BİR LİDER, BİR BAŞKOMUTAN VE BAŞ ÖĞRETMENDİR
Bugün 2 Eylül 2024 Yeni eğitim öğretim yılı başladı. Bütün Türk çocuklarına dolaysıyla Türk Milleti’ne hayırlı olsun. Kıvılcım gibi başlayıp, volkan gibi mezun olup; buluşlar, icatlar yaparak dünya insanlığına hizmet versinler, “Her şeyin başı eğitim,” “eğitim ailede başlar,” “hayat boyu eğitim,”. “okumanın(öğrenmenin yaşı yok.. “ vs.. Bu gibi kalıplaşmış ama faydalı ve öğrenmeye teşvik edici güzel deyimler yani güzel temenniler; “iyi dost iyi vatandaş, iyi insan” yetiştirmek için söylenmiştir .
Evet!.. Türk Milleti yakın tarihinde kurtuluş mücadelesi verirken bile eğitim ve öğretimi aksatmamıştır. Bunu sağlayan da Türk Milleti’nin lider olarak kabul ettiği Mustafa Kemal’dir. Savaşta bile kitap okumayı ve cepheye kitap siparişleri vererek silahlı mücadeleyi akılcı ve bilimsel stratejiler ile güçlendirmiştir. Dünya ve Türk savaş tarihini okuyarak liderlerin hata ve başarılarından. Büyük savaşların sebep-sonuç ilişkilerinden ibretler çıkarmayı bilmiş ve başarılı olmuştur. Onun herşeyi Türk Milleti idi. Herşeyi de Türk Milleti için yapmıştır. Herşeyini Türk Milleti için bırakmıştır.
Büyün bu güzel sevginin sonucunda; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk Milleti’nin kalbinde ölümsüzleşmiş bir lider, bir inkılâpçı ve ileri görüşlü insan olarak yer almaktadır.
Onunla karşılaştırılacak, onun yolunda ilerleyecek başka bir liderin olmaması, sadece Türk Milleti’nin değil, tüm dünyanın bir kaderidir. Başka bir Mustafa Kemal yok, çünkü O, tarih sahnesine öylesine bir enerji, cesaret ve ileri görüşlülük getirmiştir ki, onun izlerini takip etmek, bir liderin ötesinde bir dünya değiştirme çabasıdır.
Mustafa Kemal’i sadece bir lider olarak değil, bir başkomutan değil aynı zamanda baş öğretmen olarak görmek de ayrı bir öneme sahiptir. Onun öncülüğünde başlatılan eğitim reformları, Türkiye'yi çağdaş medeniyetler seviyesine taşımanın temel taşları olmuştur. Başka bir baş öğretmen yok, çünkü Mustafa Kemal’in öğretileri, sadece ders kitaplarında değil, milletimizin kalbinde yaşamaya devam ediyor. O, sadece askeri zaferlerle değil, aynı zamanda kültür, sanat, bilim ve eğitim alanındaki devrimleriyle de öne çıkan eşsiz bir liderdir.
Bu bağlamda günümüzde eğitimin en öncüleri olan öğretmenlik mesleğine önem vermek ve de çok güzel eğitmek şarttır. Günümüzde, "öğretmen olmak" ve "öğretmenlik yapmak" kavramları sıklıkla birbirine karıştırılan, ancak derinlemesine incelendiğinde aralarındaki ince çizgilerin fark edilebildiği önemli konulardan biridir. Bu iki durumu anlamak, bir mesleğin sadece bir vazife olmaktan öteye geçip geçmediğini kavramak açısından önemlidir.
Öncelikle, "öğretmenlik yapmak" ifadesi, belirli bir görevi yerine getirmeyi, öğrencilere dersler verip sınavları düzenlemeyi, müfredatı uygulamayı içerir. Bu bir vazife olarak görülüp, belirli bir görev tanımıyla sınırlı kalabilir. Yani, öğretmenlik yapmak, genellikle kurallara uygun olarak müfredatı işleyip, öğrencilere bilgi aktarmayı içerir.
Diğer taraftan, "öğretmen olmak" kavramı daha derin bir anlam taşır. Öğretmen olmak, sadece bir görevi ifa etmekten öte, bir yaşam tarzı, bir çağrıdır. Bu durum, öğrencilerle olan ilişkide sadece bilgi aktarmakla sınırlı kalmaz; aynı zamanda öğrencilerin hayatlarına dokunmayı, onların potansiyellerini keşfetmelerine yardımcı olmayı içerir. Öğretmen olmak, sadece ders vermekle değil, aynı zamanda öğrencilere rehberlik etmek, onların sorunlarına duyarlılık göstermek, bir öğrencinin hayatındaki farkı hissetmektir.
Yine bu bağlamda, "öğretmen olmak" sadece bir meslek olarak değil, aynı zamanda bir misyon ve adanmışlık gerektiren bir durumdur. Öğretmen olmak, öğrencilerin hayatlarını etkileyen, onlara ilham veren ve gelecekteki yollarını aydınlatan bir rolü ifade eder. Bu, sadece ders saatleriyle sınırlı kalmayan, öğrencilerle derin ve anlamlı bir bağ kurmayı, onların hayatlarında kalıcı bir etki bırakmayı içerir.
Öğretmenlik yapmak bir görev iken, öğretmen olmak bir yaşam tarzını, bir adanmışlığı ifade eder. Bu ince çizgi, bir mesleğin sadece bir iş olmaktan çok daha fazlasını ifade edip etmediğini anlamak açısından önemlidir. Unutulmamalıdır ki, öğrencilerin hayatlarına dokunmak, onların gelişimine katkıda bulunmak sadece bir görev değil, aynı zamanda büyük bir ayrıcalıktır.
Mustafa Kemal’in bıraktığı bu büyük mirası sürdürmek için milli bir eğitim alan nesiller yetiştirerek, Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerine sahip çıkmalarını öğretmek gerekecektir. Ayrıca asla akılda çıkarılmaması gerektir ki, Cumhuriyete ve Mustafa Kemal’in yaptığı inkılâplara sahip çıkmak Türk vatandaşının boynunun borcudur. Onun bize bıraktığı mirası yaşatmak, Türk Milleti’nin omuzlarındadır. Dolaysıyla milli bir eğitim anlayışı ile onun izinde yürümek, Türkiye'nin daha parlak bir geleceğe doğru ilerlemesini sağlayacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü anmak, sadece bir geleneksel bir görev değil, aynı zamanda onunla özdeşleşmiş değerlere, özgürlüklere ve bağımsızlığa sahip çıkmak anlamına gelir. O eğitimin milli ve evrensel gerçeğini şöyle dile getirmişti:
“OKUL GENÇ DİMAĞLARA, İNSANLIĞA, MİLLET VE MEMLEKETE, ŞEREF-İ İSTİKLÂLİ ÖĞRETİR.”