World News in Turkish

EKSEN Mİ DEĞİŞTİRİYORUZ?

Türkiye’nin BRICS’e yönelmesi, çeşitli cephelerde değişik yorumlar yapılmasına neden oldu. Türkiye’nin gerçekten eksen değiştirip değiştirmediği ciddi olarak sorgulanıyor. Çünkü Türkiye, tarihi, ekonomik ve siyasi bağlantıları, jeostratejik konumu nedeniyle tarihin akışına yön verebilecek bir ülke.

Batı cephesi NATO üzerinden, “çağdaş uygarlık, liberl kimlik ve ideoloji” söylemleriyle, Doğu cephesi de BRICS üzerinden, “Eşit ve adil yeni bir dünya düzeni” söylemi üzerinden taraftar toplamaya çalışıyor. Fakat gelişmelerden de anlaşıldığı gibi, NATO ve BRICS şeklindeki cepheleşmenin gerçek nedeni, siyasi olmaktan çok ekonomik sorunlardır.

Türkiye’nin BRICS’e yönelmesinin üretebileceği sonuçları irdelerken, konuya öncelikle, akıl hocası İngitere olan Çin’in “Kuşak ve Yol Projesi” ile ABD’nin geçtiğimiz yıl G-20 Zirvesi’nde gündeme getirdiği “Hindistan-Ortadoğu- Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC)  penceresinden bakmak gerekiyor. 



Türkiye’nin BRICS’e yönelmesi, çeşitli cephelerde değişik yorumlar yapılmasına neden oldu. Türkiye’nin gerçekten eksen değiştirip değiştirmediği ciddi olarak sorgulanıyor. Çünkü Türkiye, tarihi, ekonomik ve siyasi bağlantıları, jeostratejik konumu nedeniyle tarihin akışına yön verebilecek bir ülke.

Türkiye bugünle sınırlı bir ülke değildir; Türkiye’nin keskin bir şekilde eksen değiştirmesi küresel dengelerin biranda altüst olmasına neden olabilir. O nedenle, BRICS’e yöneldiğine ilişkin haberlerin ilk duyulduğu günden bu yana, Türkiye’nin attığı adımlar dikkatle izleniyor. NATO’dan ciddi bir kopuş yaşanıp yaşanmayacağı konusu, içerde de, dışarda da ciddi olarak değerlendiriliyor.

Türkiye’nin BRICS’e yönelmesine ilişkin değerlendirmeler ilk olarak dış basında yayınlandı; Türkiye’nin bu konuda ne kadar ciddi olabileceği sorgulandı.

Türkiye’nin BRICS’e katılmak için resmi başvuru  yaptığına ilişkin ilk haber/değerlendirme Batı’nın önemli yayın kuruluşlarından biri olan Bloomberg’ten geldi.

Bloomberg, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetiminin, küresel güç merkezinin gelişmiş ekonomilerden uzaklaşarak değiştiğine inandığı” belirtilerek, “Türkiye'nin bu yeni diplomatik hamlesinin, ülkenin çok kutuplu bir dünyada hem Doğu hem de Batı ile ilişkilerini güçlendirme arzusunu yansıttığını” aktarıyor, “Türkiye, aynı zamanda, NATO üyesi bir ülke olarak, sorumluluklarını yerine getirmeye devam etmek istiyor” diyordu.

Bloomberg,  Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’nin BRICS’e yönelmesini   “Türkiye’nin Doğu ve Batı ile ilişkilerini eş zamanlı olarak geliştirmesi gerekir, aksi bir durumun ülkeye zarar verir” şeklinde açıkladığını duyuruyordu. 



BRICS’E YÖNELMENİN NEDENLERİ

Türkiye’nin BRICS’e yönelmesini tek nedene bağlamak mümkün değildir. Batılı yorumcuların değerlendirmelerine Hemen aklımıza gelen nedenlerden biri, onyıllardır sürdürülen üyelik müzakereleri sürecinde Avrupa Birliği’nin oyalama politikası uygulamasının ve iki yüzlü davranmasının yarattığı hayal kırıklığıdır. 2004’te, “Türkiye’nin üye olmadığı bir topluluğa Kıbrıs üye olamaz” diyen BM onaylı Zürih ve Londra anlaşmalarına ve “Sınır sorunu olan bir ülke topluluğa üye yapılamaz” diyen AB Anayasası’na rağmen Rumların, Ada’nın tamamını temsilen AB üyesi yapılmasıdır. Gümrük Birliği Anlaşması’nın tek yönlü olarak uygulanmasıdır.

NATO’ya gelince.. Suriye sınırımızın güneyinde konuşlanmış terör örgütleri yerleşim birimlerine füze yağdırırlarken, 1945’en bu yana üyesi bulunduğumuz NATO’nun sınırlarımızı koruyan Patriotları söküp götürmesi, bizi Rusya’dan S-400 hava savunma sistemi almaya mecbur bırakması, Türkiye’nin BRICS’e yönelmesinin başlıca nedenlerinden biridir. Bu yönelmenin bir diğer önemli nedeni de, Rusya'nın 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından, Türkiye’nin,  Astana Süreci ortağı olduğu Rusya’ya uygulanan yaptırımları dolaylı yoldan aşabilmesine yardımcı olması nedeniyle, NATO üyesi ülkelerle bazı gerilimler yaşamasıydı.   

Küresel çapta yaşanmakta olan ekonomik dalgalanmalardan en fazla etkilenen Türkiye’nin BRICS’e yönelmesini ekonomi penceresinden bakarak değerlendirenler, “Türkiye’nin yeni finansman ve ticaret arayışları” şeklinde açıklıyorlar.



BRICS NEDİR?

Brıcs, 2006 yılında, “gelişmekte olan ülkelerin uluslararası konularda daha çok söz sahibi olmasını sağlamak” gerekçesiyle Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin tarafından kuruldu. 2011'de Güney Afrika'nın da katılmasıyla grubun adı "BRICS" oldu. BRICS, bu ülkelerin İngilizce baş harflerinden oluşuyor.

1 Ocak’ta Mısır, Etiyopya, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin de katılımıyla BRICS’in kapsama alanı oldukça genişledi ve giderek artan bu katılımların küresel dengeleri nasıl etkileyebileceği tartışılmaya başlandı.  

Şimdilerde Türkiye’nin de olası katılımı sonrsında grubun adının ne olabileceği konusunda en kabul gören açıklama: "BRICS +"

Grup üyesi ülkeler sırayla, bir yıllığına grubun dönem başkanı oluyorlar. Her yıl düzenli oarak yapılmakta olan devir teslim toplantılarında, yeni başkan ülkenin yapacağı görevler belirleniyor. ”



“YENİ BİR DÜNYA KURULU VE TÜRKİYE O DÜNYADA YERİNİ ALIR”

Dönemin ABD Başkanı Johnson, Türkye’nin Kıbrısta soydaşlarına yönelik katliama son verebilmek için Ada’ya çıkarma yapmaya hazırlandığını habr aldığında, dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü’ne yazdığı mektupta, ülkesinin bu harekata kesinlikle karşı olduğunu bildiriyordu. Kurtuluş Savaşı yaşamış bir asker olanİnönü bu ültimatom edalı mektubu hazmedememiş ve “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu yeni dünyada yerini alır” demişti.

İnönü, yeri geldiğinde, Türkiye’nin çıkarlarını koruyabilmek adına bağımsız hareket edebileceğini haykırmıştı, muhterem NATO ortağımıza. Bugün de Türkiye’nin eksen ya da ray değiştirdiği falan yok, olan bitenin özeti, BRICS’e yönelmesinin başlıca nedeni, Türkiye’nin bütün olumsuz koşullara rağmen çıkarlarını koruma kararlılığının ifadesidir.



BRICS Mİ NATO MU?

Bugünkü küresel konjonktürde oluşan tabloya bakarak, “NATO BRICS’ten ya da BRICS NATO’dan güçlüdür” demek mümkün değildir. BRICS’i oluşturan devletleri ve bağlantılarını dikkate aldığımızda, üyelerin çok ilginç ilişkileri olduğunu görüyoruz.

Hindistan’ı ele alalım. Hindistan yüzyıllardır İngiltere’nin kontrolü altında tutmaya çalıştığı bir ülkedir. Geçen yıl gerçekleştirilen G-20 Zirvesi’nde “Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC) projesinin merkezi ilan edilen Hindistan’ın ABD ile de arasında herhangi bir sorun yoktur.

Bu girift ilişkiler yumağı içindeki Hindistan hangi tarafta yer alacaktır? BRICS üyesi olarak, Çin’in “Kuşakve Yol Projesi”ne mi, yoksa, ABD’nin “Kuşak ve Yol”a alternatif olarak gündem getirdiği ve Hindistan’ı merkezine oturttuğu IMEC’e mi destek vercektir? Yüzyıllardır ykın ilişkiler içinde olduğu İngiltere’nin akıl hocalığını yaptığını “Kuşak ve Yol”a mı, ABD’nin başını çektiği “Hindistan- Ortadoğu- Avrupa Ekonomik Koridoru’nu mu sahiplenecektir?

ABD, tamamlandığında Çin’i küresel ekonminin lideri yapacak olan Kuşak ve Yol Projesi’nin hayata geçirilmesini önlemek için Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine, İsrail’in Gazze’yi haritadan silmesine göz yumdu. Bu sayede, “Kuşak ve Yol”un Kuzey Koridoru’nun önüne Doğu Avrupa’da, Orta Koridoru’nun önüne de İsrail’de aşılması zor duvarlar örmüş oldu.

Bu önlemler, “Kuşak ve Yol”un hayata geçirilmesini önlemek için yeterli değildir. ABD’nin bu konudaki en önemli hedefi, Pekin’i Londra’ya bağlayan Orta Koridor’dur, yani İpek Demir Yolu’dur.. Orta Koridor’un en önemli halkası da, Türkiye-Azerbaycan coğrafyasıdır. ABD bu halkayı kırabilmek amacıyla Ermenistan’ı kullanmak istedi, ama girişimi ters tepti. Azerbaycan, İlham Aliyev Başkomutanlığında sürdürdüğü  44 günlük savaş sonrasında, 30 yıl Ermeni işgalinde olan Karabağ’ı geri almayı başardı. 9-10 Kasım 2022 gecesi İlham Aliyev ile Putin arasında imzalanan ateşkes anlaşmasıyla, Astana Süreci ortakları, Suriye’de olduğu gibi, Kafkasya’da da ABD’nin karşısında oldular. Rusya, ateşkes koşullarındaki bir maddeye dayanarak, Zengezur  Koridoru’nda devriye gezme hakkı kazanmıştı, ama bu madde Azerbaycan-Ermenistan görüşmelerinde henüz netlik kazanmadı.

Kuşak ve Yol” pencersinden baktığımızda Rusya, BRICS’te birlkte olduğu Çin’in küresel projesine ne derece destek verecektir? Ukrayna’yı işgal ederek Avrupa ülkelerini korkutan, yeniden NATO şemsiyesi altında toplanmalarına neden olan ve Avrupa ile Kuşak ve Yol” arasında bir barikat oluşmasına neden olan Rusya, bir BRICS üyesi olarak, budan böyle nasıl bir adım atacaktır?

ABD, Kuşak ve Yol”un önünü Kafkasya’da kesemeyince, geçtiğimiz yıl Hindistan’da gerçeklştirilen G-20 Zirvesi’nde Çin’i küresel ekonominin lideri yapacak küresel projeye alternatif olarak gündeme getirdiği Hindistan- BAE- Ürdün-İsrail- Güney Kıbrıs- Yunanistan bağlantılı IMEC, Türkiye’yi bu küresel projenin dışında tutuyordu. Bunun nedeni, Türkiye’nin “Kuşak ve Yol”a hem İpek Demir Yolu hem de İstanbul Havaalanı üzerinden büyü bir destek sağlamasıydı.

KALKINMA YOLU İKİ KÜRESEL PROJEYE DE YARARLI OLABLİR

Türkiye, ABD ile Çin arasındaki liderlk mücadelesini yumuşatabilmek ve heriki küresel projeye de destek verebilmek amacıyla Basra Körfezi’nden Ovacık sınır kapımıza uzanan Kalkınma Yolu’nu gündeme getirdi. ABD, başlangıçta görmezden geldiği bu projeye daha fazla ilgisiz kalması mümkün değildir; birgün mutlaka Türkiye’nin kapısını çalacaktır.

Çünkü, G-20 Zirvesi’nde gündeme getirdiği Hindistan- Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’nu kısa süredehayata geçirmek mümkün olmadığı gibi, maliyeti de oldukça yüksektir. Hayata geçirilse bile, Hindistan’da üretilecek bir ürünün bu güzergahtan Avrupa pazarına taşınması zaman alacağı gibi, İpek Demir Yolu’na ve Kalkınma Yolu’na oranla oldukça maliyetli olacaktır.

NATO MU, BRICS Mİ DERKEN...

Batı cephesi NATO üzerinden, “çağdaş uygarlık, liberl kimlik ve ideoloji” söylemleriyle, Doğu cephesi de BRICS üzerinden, “Eşit ve adil yeni bir dünya düzeni” söylemi üzerinden taraftar toplamaya çalışıyor. Fakat gelişmelerden de anlaşıldığı gibi, NATO ve BRICS şeklindeki cepheleşmenin gerçek nedeni, siyasi olmaktan çok ekonomik sorunlardır.

Türkiye’nin BRICS’e yönelmesinin üretebileceği sonuçları irdelerken, konuya öncelikle, akıl hocası İngitere olan Çin’in “Kuşak ve Yol Projesi” ile ABD’nin geçtiğimiz yıl G-20 Zirvesi’nde gündeme getirdiği “Hindistan-Ortadoğu- Avrupa Ekonomik Koridoru” (IMEC)  penceresinden bakmak gerekiyor. 

Читайте на 123ru.net