DIŞİŞLERİ BAKANI HAKAN FİDAN’IN ŞAM MANZARALI KAHVESİ
Giriş
Suriye’de 1963 yılında iktidara gelen Baas partisinin 61 yıllık iktidarı sona erdi. Suriye’nin başkenti Şam’da muhaliflerin kilit öneme sahip yerleşkelere girmesiyle Beşar Esad rejimi kentin kontrolünü büyük ölçüde kaybetti. Muhalif güçlerle yapılan müzakereler sonucunda, Esad, iktidarı barış yoluyla devretme talimatını vererek, görevden ayrılma kararı aldı. Beşar Esad, babası Hafız Esad’ın ölümü üzerine 2000’de Baas rejiminin başına geçmişti. Arap Baharı sürecinde 2011 yılında özgürlük talebiyle başlayan halk ayaklanmaları ise ülkeyi iç savaşa doğru götürmüştü.
Suriye iç savaşı sonrasında ülke içerisindeki göç hareketliliğini hız kazanarak uluslararası bir sorun haline gelmiştir. 2011 yılından bu yana devam iç savaş, ülke içerisindeki yönetimin artan baskıcı müdahaleleri muhaliflerin seslerinin artmasına neden olmuştur. Özellikle Suriye’de Esad yönetimi 27 Kasım’da yoğunlaşan çatışmaların ardından ülkede Halep, İdlib ve Hama’dan başlayarak pek çok bölgede kontrolü kaybetmeye başlamıştır. 53 yıllık Esad rejiminin sona ermesinden sonra Şam’da geçici hükümet kurulmuş ve Suriyeliler vatandaşlar vatanlarına dönmeye başlamıştır. Esad ailesi döneminin sona ermesiyle ülkenin çeşitli kentlerinde Beşar Esad’in babası Hafız Esad’ın ve Beşar Esad’ın heykelleri yıkılmaya ve parçalanmaya başlanmıştır. Rejimin çökmesinin ardından hapishanede bulunan tutsaklar serbest bırakılmış ve yapılan insan hakları ihlalleri tüm medya kanalları aracıyla lanse edilmiştir. Özgür Suriye devletinin kurulmasına yönelik artan sesler, ülkenin tüm bölgesinde büyük ses getirmeye başlamıştır. Suriye rejiminin cephe hatlarının bu kadar kısa süre içerisinde çökmesiyle devrilen Esad, ailesiyle birlikte Rusya’ya kaçarak sığınma hakkı talep etti. Rus Interfax haber ajansı, “Rusya, onlara (kendisine ve ailesine) insani gerekçelerle sığınma hakkı verdi.” ifadelerini kullandı.
Kasiyun Dağı’nda Şam Manzaralı Kahve
Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yetkilileri, Suriye’nin güvenliği için gerekli olan çabayı göstermeye hazır olduklarını belirterek, Suriye’nin milli birliği, istikrarı ve toprak bütünlüğüne önem verdiğini belirtmişlerdir. 2015 yılından itibaren Suriyeli vatandaşlara/mültecilere kapılarını açan Türkiye, bu kapsamda ülkelerine geri dönüş imkânı verdiklerini belirterek, bu bağlamda insancıl bir dış politika izlemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’nin başkenti Şam’da Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed el-Şera (Ebu Muhammed Colani) ile bir araya geldi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Şam ziyareti dünya basınında “Esad’ın yasakladığı dağda kahve içtiler” olarak geçilirken, Suriye’de barış ve güvenliğin tesisi, kurumların yeniden inşa süreci için gerekli olan tüm desteği göstereceklerini belirten Bakan Fidan, “Yeni yönetime güçlü bir destek sağlanmalı” çağrısında bulunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise, “En zor zamanlarında Suriyeli kardeşlerimizin yanında olduğumuz gibi, yeniden inşa sürecinde de Suriye halkının tamamının yanında olacağız. Ekonomiden altyapıya, güvenlikten kurumsal yapılanmaya varıncaya kadar her alanda komşumuz Suriye ile tecrübe paylaşıma hazırız.” ifadeleriyle gösterdiği desteği açıkça belirtti. Aynı zamanda, Yılmaz, Suriye’nin tarihten bugüne farklı etnik kimlikleri bir arada barındırma tecrübesi ve medeniyet değerlerini yeniden korumaya yönelik çabası, onca acıdan ve verdiği onurlu mücadeleden sonra yeniden inşa edileceği yöndeki temennisini de dile getirmiştir.
Suriye rejiminde yaşanan köklü değişiklik sonrası Türkiye tarafından yapılan üst düzey ziyaret, uluslararası basın tarafından da yakından takip edildi. Türkiye’nin Şam ziyareti uluslararası basından genelde büyük övgü gördü. France 24 kanalı, “Dışişleri Bakanı Fidan Şam’da” sözleriyle görüşmeyi duyurdu. Görüşmenin detaylarına da yayınlarında geniş yer verdi. Alman Zeit gazetesi de, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Terör örgütü PKK/YPG’ye Suriye’de kesinlikle yer yok” sözlerini manşete taşıdı. Katar merkezli El Cezire, manşetine, “Türkiye Dışişleri Bakanı Suriye’nin yeni lideriyle görüştü, küresel yaptırımların kaldırılması çağrısında bulundu” haberini taşıdı. İngiltere merkezli Financial Times, manşetinde, “Suriye’nin yeni hükümeti DEAŞ tutuklu kamplarını yönetmeye hazır” ifadelerine yer verdi. Haberde, Fidan’ın sözlerine vurgu yapıldı. Özellikle, Fidan’ın, “Suriye’deki geçici hükümetin, ABD destekli PKK/YPG’nin yönettiği DEAŞ tutuklu kamplarını devralmaya hazır olduğunu” söylemesi dikkatleri çekti. İngiltere merkezli haber kuruluşu olan Middle East Eye ise, “Türk Dışişleri Bakanı Suriye yaptırımlarının en kısa sürede kaldırılması gerektiğini belirtti” başlıklı bir haber yaptı. ABD merkezli Barron’s ise, “Türkiye’nin En Üst Düzey Diplomatı Şam’da Suriye’nin Yeni Lideriyle Görüştü” başlıklı bir haber yayınladı. Haberde, Bakan Fidan için “en üst düzey diplomat” övgüsü yapıldı.
Sonuç
Suriye rejimi, ülke içerisinde ekonomik, sosyal ve politik çöküşün artan etkisiyle yeniden yapılandırma sürecine girerken, uluslararası toplum tarafından farklı stratejiler ve çıkarlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Esad rejiminin çöküşü, ABD ve Batı Avrupa ülkeleri tarafından öncelikle çatışmanın sona ermesi ve demokratik bir geçiş sürecinin başlatılması için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Avrupa Birliği (AB) üyeleri ise, insani yardım odaklı bir politika izleyerek Suriyeli göçmenlerin ülkelerine geri dönmesi yönünde çağrılarda bulunarak, yeniden inşa sürecine destek vereceklerini açıklamıştır. Bu çerçevede, Batılı güçler demokratik değerler üzerine inşa edilecek bir yönetime insani desteği sonuna kadar vermeye hazır olduklarını belirttiler. Esad rejiminin çökmesi sonucunda diplomatik bağlantılarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalan Rusya, ülke içerisinde yaşanan bu değişimin kaybeden ülkesi olmuştur. Bu kapsamda, Türkiye ise, rejim değişikliğini ülke güvenliği açısından ele alırken, aynı zamanda Suriye’ye ve Suriyeli sığınmacılara yardıma dayalı insani bir bakış açısı da sunmaktadır.
Türkiye, Suriye’de yeniden inşa sürecindeki yönetime desteğini göstererek, ülkedeki istikrarın ve birliğin sağlanmasına yönelik çağrılara devam etmektedir. Suriye’de yaşanan bu köklü değişim bölgesel güçler arasında nüfus edebilme mücadelesini hızlandırmakta ve büyük güçler arasındaki stratejik çıkarlara hizmet etmektedir. ABD ve Batılı güçler Suriye’de demokratik bir yapıya yönelik çabaya tam destek vereceklerini belirtirken, bu değişimin kaybedeni veya kayıplarını telafi edecek olan Rusya ve İran’ın daha farklı bir strateji geliştirmesi gerecektir. Türkiye’nin yeni yönetime yönelik gösterdiği insancıl yaklaşımı, ülkede son yıllarda yoğunlaşan göç hareketliliğini de olumlu yönde etkilerken, güvenlik kapsamında terör probleminin çözümüne yönelik olarak da bir ışık oluşturmaktadır. Bu sürecin en iyi şekilde yönetilebilmesi için kapsamlı bir uluslararası iş birliği ise bizce elzem görünmektedir.
Dr. Seda Gözde TOKATLI