ENERJİ POLİTİK BAKIŞ AÇISIYLA BRICS-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Giriş

Bilindiği üzere BRICS kelimesi; Brezilya (Brasil), Rusya (Russia), Hindistan (India), Çin (China) ve Güney Afrika Cumhuriyeti (South Africa) ülkelerinin (İngilizce) isimlerinin (baş harflerinin) bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş bir terim olup söz konusu kurucu beş ülkeyi ifade etmektedir (Şekil 1). Bu ülkeler dünyanın hayli farklı bölgelerinde yer almaktadırlar. Rusya-Çin ve Hindistan’ın (dar alanlar üzerinden de olsa) kara bağlantısı bulunmasına karşın Brezilya ve Güney Afrika ile kara bağlantıları bulunmamaktadır. Dolayısıyla BRICS’in kurucu ülkeleri, esas itibariyle birbirine deniz üzerinden bağlantılı olan ülkelerdir denebilir.



BRICS, 21. Yüzyılın başında kurulmuş olup uzun bir geçmişe sahip olmamakla beraber gelecek vadeden bir karakter göstermektedir. İlk olarak 2006 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in Dışişleri Bakanları, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bir araya gelerek bir ön grup oluşturmuş ve üç yıl sonra 2009 yılında devlet başkanları düzeyinde BRIC yapılanması kendini göstermiştir. Nihayet bu dört ülkeye 2010 yılında Güney Afrika’nın katılımıyla BRICS oluşumu ortaya çıkmıştır (Şekil 1). 

Son olarak BRICS İşbirliği Teşkilatına 2024 yılı itibarıyla toplam 5 ülke daha katılmış bulunmaktadır. Yeni ülkeler (alfabetik sıralamayla) Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Etiyopya, İran, Mısır ve Suudi Arabistan’dır. Ayrıca Afganistan, Arjantin, Endonezya, Lübnan, Meksika ve Türkiye bu işbirliği teşkilatına katılma konusunda ilgilerini dile getirmişlerdir. Fazla olarak BRICS’e katılım için adım atabileceklerini de ifade etmişlerdir. Ancak Arjantin (ülkedeki son seçimlerden sonra) talebinden vazgeçmiştir. Yeni katılımlardan sonra İşbirliğinin adının “BRICS+” olabileceğinden bahsedilir olmuştur.

BRICS ülkeleri beraberce göz önüne alındığında dünya nüfusunun (yarısına yakınlaşan) önemli bir kısmını temsil etmekte, tahıl üretiminin yaklaşık % 40’ını üretmekte ve maden rezervlerinin yaklaşık % 60’ına sahip bulunmaktadır. Bu alt yapı ile hiç de küçümsenmeyecek bir oluşum olduğu izlenimi edinilmektedir.

Her biri, bölgesinde etkin olan bu ülkeler güçlü bir ekonomiyi ve işbirliğini gündeme getirebilecek karakter sergilemektedirler. BRICS ülkelerinin ekonomilerinin 29,5 Trilyon USD’ın mertebesinde olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca, (yaklaşık olarak) “Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bağlamında dünyanın % 29’unu, dünya petrol üretiminin % 43 kadarını, dünya ürün ihracatının ise % 25’ini elinde tutmaktadır. Bununla beraber söz konusu ülkeler arasında sosyolojik farklılıklar da bulunmaktadır.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; kurucu ülkelerden olan Çin ve Rusya’nın dünya ekonomisinde ve siyasetindeki ağırlığı önemli olup, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 Daimî Üyesinden ikisidirler ve Şanghay İşbirliği Teşkilatı kurucuları arasında yer almaktadırlar. Ayrıca, Çin ve Hindistan 21. Yüzyıl başında “Asya’nın Parlayan Yıldızları” olarak nitelenen ülkeler olmuşlardır. Brezilya Latin Amerika’nın, Güney Afrika ise Sahra altı Afrika’nın önde gelen ülkesi durumundadırlar. Bir başka deyişle, BRICS kurucu üyeleri olan bu 5 ülke (aralarında mesafeler olsa da) kendi bölgelerinde dünyanın dikkat çeken ülkeleri arasında yer almaktadırlar.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; söz konusu bu teşkilat 2009 yılından beri, çok taraflı politikaları koordine edebilecek gerçek bir jeopolitik bloğa dönüşme eğilimi göstermektedir. BRICS organizasyonunda; üye ülkelerin aralarındaki ikili ilişkilere esas itibariyle müdahale etmeme, eşitlik ve karşılıklı fayda ilkeleriyle hareket edilmesinin benimsenmiş olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda halihazırda BRICS, bir ticaret grubu örgütü niteliği taşıyor olmaktadır.

BRICS İşbirliği Teşkilatına ilgi duyan bir ülke olan Türkiye ise BRICS ülkelerine birçok açıdan uyumlu bir ülke görünümündedir. Aynı zamanda Doğu Akdeniz ve Orta Doğu bölgesinde öne çıkan bir ülke olduğundan BRICS ülkeleri için farklı açılardan stratejik bir bölgede yer almaktadır. Bir başka deyişle, Anadolu’nun tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de önemli ticari odak olma özelliğine sahip olması ve bu bağlamda Doğu Akdeniz ve Orta Doğu bölgesindeki yadsınamaz konumu ile Türkiye BRICS ülkeleri için tamamlayıcı bir jeopolitiğe sahip bulunmaktadır.

Enerji Politik Değerlendirme

BRICS üyeleri enerji-politik açıdan ele alındığında, halen söz konusu bu ülkelerde fosil yakıt tüketimi dünya ortalamasında, bir başka deyişle hayli yüksek değerlerdedir.  Kömür rezervleri hayli zengindir. Petrol ve doğal gaz konusunda kurucu BRICS ülkelerinden özellikle Rusya önemli rezervlere sahiptir. Yeni katılan Körfez ülkelerinin de petrol rezervleri yüksektir (ve Rusya ile birlikte) doğal gaz rezervleri de hayli büyük boyutlardadır. Aynı zamanda tüm ülkeler, halen önemli petrol ve doğal gaz tüketicisi durumundadırlar. Genel olarak BRICS ülkelerinin yakın denizlerinde ve/veya Münhasır Ekonomik Bölgelerinde önemli miktarlarda hidrokarbon rezerv potansiyeli de bulunmaktadır.

Dikkat çeken bir husus, BRICS kurucu ülkelerinin hepsinin (emre amade-baz santrallardan olan ve yeşil enerji kapsamında nitelenen) nükleer santrallara sahip olmalarıdır. Yeni katılan üyelere bakıldığında ise söz konusu bu ülkelerin de ya nükleer santral sahibi ve/veya sahip olma yolunda planları olan ülkeler olduğu anlaşılmaktadır.

Bir başka deyişle, BRICS ülkeleri, ileri bir teknoloji (high-tech) olan nükleer teknolojiye girmiş veya girme durumuna gelmiş ülkeleri bünyesinde barındırmaktadır denebilir. Teşkilatın kurucu ülkelerinin hemen hepsi bu teknolojiyi ihraç edebilecek seviyeye gelebilmişlerdir. Fazla olarak Brezilya dışındaki kurucu BRICS ülkelerinde yakıt zenginleştirme tesisleri de bulunmaktadır.

Yenilenebilir enerji konusunda BRICS ülkelerinin potansiyeli yüksek görünmektedir ve hepsi de bu konuya önem vermektedirler. Brezilya’nın sahip olduğu hidrolik santralarla bu konuda ayrı bir yeri bulunduğu söylenebilir. BRICS Kalkınma Bankası (NDB), BRICS ülkelerinde yenilenebilir enerji ve altyapı projelerini destekleme konusunda inisiyatif içeren bir karar da açıklamıştır.

Türkiye Açısından…

Türkiye’nin, 2017 yılından bu yana BRICS ülkeleriyle ilişkileri ciddiyet kazanmaya başlamış görünmektedir. Türkiye (İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olduğu dönemde) Temmuz 2018’de, Cumhurbaşkanlığı seviyesinde Johannesburg’da yapılan 10. BRICS Zirvesi’ne özel çağrıyla davet edilmiştir.

Son olarak Türkiye, 10-11 Haziran 2024 tarihleri arasında Nijniy Novgorod şehrinde “BRICS+” Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmak üzere davet almıştır. Türkiye Dışişleri Bakanı, bu toplantıya katılarak konuşma yapmış ve bir dizi önemli görüşme gerçekleştirmiştir. Takiben Rusya tarafından, Türkiye'nin BRICS ekonomik bloğuna katılma konusundaki ilgisinin memnuniyetle karşılandığı ve konunun örgütün bir sonraki zirvesinin gündeminde olabileceği belirtilmiştir. Konuya ilişkin olarak Türkiye tarafından da; Türkiye’nin çıkarına olan her yerde olunmak istendiği ve BRICS ile işbirliğine değer verildiğini belirten açıklamalar yapılmıştır. Buna karşın, ABD Ankara Büyükelçisi tarafından, “Türkiye’nin BRICS’e katılmamasının umulduğu” ifade edilmiştir.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; “BRICS+” ülkelerinden hiçbiri NATO üyesi ve/veya Avrupa Birliği (AB) üyesi değildir. Buna karşın Türkiye NATO’nun önemli bir üyesi ve AB aday üyesi niteliklerine sahiptir.  

Türkiye’yi enerji politik olarak, BRICS ile ilişkilendirerek inceleyecek olursak bazı benzerlikler hemen göze çarpmaktadır. Örneğin, Türkiye’nin fosil yakıt kaynağı olarak kömürü bulunmaktadır. Elektrik üretiminde BRICS ülkeleri ile benzer özellikler göstermekte ve kişi başı elektrik tüketiminde dünya ortalaması üzerine çıkmış bulunmaktadır.

Türkiye’nin ilk nükleer santralının 2025 yılı içinde devreye alınması beklenmektedir. Bu bağlamda, nükleer teknolojiye (barışçıl amaçlarla) girilmesi yolunda BRICS ülkeleri ile uyumlu görünmektedir. Bilindiği üzere, Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS), bir BRICS ülkesi olan Rusya tarafından “Yap İşlet” modeli ile inşa edilmektedir.  Ayrıca, Türkiye’nin kurmayı planladığı 2. ve 3. grup Nükleer Güç Santrallarının da BRICS ülkeleri içinde yer alan ülkeler ile işbirliğinde kurabileceğinden bahsedilmektedir.

Öte yandan Türkiye’de her tür yenilenebilir enerjiye yatırımlar da önemli boyutlardadır. Hidroelektrik santrallarının kullanımı hem baraj kapasiteleri ve hem de sayı olarak dikkat çekici miktarlardadır. Kurulu güç olarak Türkiye’de yenilenebilir santrallar, toplam kurulu güç içinde önemli bir yer tutmaktadır.

Sonuç

Yapılan incelemelerden anlaşılmaktadır ki; son yıllarda yükselen bir odak olarak görülen BRICS ülkeleri, dünya için birçok konuda olduğu gibi enerji politik konuda da ağırlığa sahip ülkeler topluluğu niteliği taşımaktadır. Nitekim, dünyanın erzak deposu denebilecek konuma sahip olup, yer altı ve yerüstü zenginlikleri açısından birbirlerini tamamlayan ülkeler durumundadırlar. Buna karşın, Kuzey Amerika ve Avrupa Bölgesi dışı ülkelerin işbirliği bağlamında bir birlikteliği ifade etmektedir.

Türkiye; bu grupta yer alabilecek ekonomik, enerji-politik ve konjuktürel uygunluğa sahip bir ülke durumunda görünmektedir. BRICS açısından konuya yaklaşıldığında; tarih boyunca zenginliğin ve ticaretin merkezi olmuş bir bölgede BRICS’in yer almış olması, bu İşbirliği Teşkilatı için önem arz ediyor olacaktır. Bir başka deyişle, dünya ticaret merkezleri ve pazarları ile dünyanın enerji kaynağı bölgeleri arasında bağlantı sağlayabilecek konjüktürel pozisyona sahip olacaktır. Ayrıca, Türkiye’nin Modern İpek Yolu (One Road One Belt) Projesi içindeki yeri ve sahip olduğu enerji hatları ile BRICS ülkelerinin önemine değer katacak pozisyona sahiptir denebilir.

Türkiye açısından bakıldığında ise, dünyanın konjüktürel olarak kritik bir bölgesinde yer alan Türkiye’nin farklı yapılanmalar içinde bulunması, uyguladığı denge politikaları bağlamında stratejik öneme sahiptir. Bir başka deyişle, farklı jeopolitik kimliklere sahip Türkiye için ciddi organizasyon ve teşkilatlar içinde yer almak elzem olmaktadır. Bu konu enerji politik açıdan da önem arz etmektedir. 

Öz olarak ifade edilmek istenirse; BRICS oluşumu gerçekten önemli ve gelecek vaat etmekte olan bir işbirliği teşkilatı görünümünde olup dünyanın dikkatlerini de üzerine çekmektedir. Türkiye sahip olduğu jeopolitik konumuyla BRICS’in stratejik boyutunu katmerleyerek arttıracak niteliğe sahip bir ülke durumundadır. Burada şunu da belirtmek yerinde olur ki; BRICS ile ilişkilerini geliştirmek, Türkiye’nin benimsediği “Kazan-Kazan” ve “Denge Politikaları” bağlamında enerji politikaları başta olmak üzere pek çok konuda konjüktürel çeşitlilikle yoluna devam edebilmesine katkı sağlayacaktır denebilir.

Читайте на 123ru.net