YAYLALAR  YAYLALAR…

YAYLALAR  YAYLALAR…

Ay akşamdan aş da gel yaylalar yaylalar

Yaylalar yaylalar dağları dolaş da gel

Dilo dilo yaylalar dağları dolaş da gel

Dilo dilo yaylalar           

Memleketimin başka bir köşesinde çocukluğumun taptaze anılarını bana geri veren şehirde Mersin’deyim…

Klasik devirde Klikya denilen bu bölgede sırası ile Hititler, Frigler, Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslıların, XI. yüzyılda Selçukluların, XIV. yüzyılda Karamanoğulları ve Ramazanoğullarının XV. yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyet kurmuş.

(Yumuktepe ve Gözlükule de yapılan kazılarda Mersin’in tarihten önceki devirlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olduğu anlaşılmakta)

Ziyaretçilerini kendine hayran bırakan bu şehrin eşsiz doğal ve tarihi güzellikleri yanında, her köşesinde keşfedilmeyi bekleyen birbirinden güzel yaylaları var. Öyle 3-5 gün yetmez ağalar. Bilgilenip bilinçle gezmek, keyifle yapacağınız destinasyonlara atar sizi. Keşfettikçe daha detaylı gezersiniz.

Mersin yaylaları, doğayla iç içe unutulmaz bir deneyim yaşamak  için ideldir. Yüksek rakımlı, ferah ve serin yaylalarında geçirilen tatiller, dağ yürüyüşleri sizi şehir hayatının stresinden koparıp doğayla bütünleşerek içsel dünyanıza  kapılar açar. Huzura kavuşurken temiz hava  ciğerlerinize doping yapar ve  yemyeşil panoramanın dinlendirici görseliyle bedeniniz ve ruhunuz yenilenir. Ayrıca doğa fotoğrafçılığı ve diğer açık hava aktivitelerini sevenler için  de vazgeçilmezdir Mersin…

Evet ben Akdenizliyim. Annem de babam da Torosların eteklerinde doğmuşlar. Yaz aylarının dayanılmaz sıcaklarında akrabalarımızla geçirdiğimiz yayla tatilleri unutulmaz anılarımızdır. Dayımın Tekiroluk Yaylası’ndaki kır evi küçük gösterişsiz ama tüm sevdiklerini kucaklayan  kocaman ruha sahipti. Nur içinde yatsın dayım, tam bir keyif üstadıydı. Ağarlamayı çok severdi, paraya hiç tamah etmezdi ve annem gibi çok paylaşımcıydı. Düşünebiliyor musunuz yıllar öncesinde saatler süren dağların üzerinde gidilen bu dağ evinde ayrıca bir de fırın yaptırmış, dünya tatlısı becerikli bir usta almış ( Biz ona Fırıncı Amca derdik. İsmini hala bilmem, rahmetli de olmuş) Diğer yaylalara gidenler fırından herdem taze ve acılı ekmek almadan geçmezdi. Ahh hele o sıkmalar yok mu sıkmalar…

Özellikle hamarat yengemin içini hazırlayıp fırına gönderdiği fındık lahmacunlar, sıcak sıcak nasıl kapış kapışılırdı. Ah canım dayım o yer sofrasında aşka gelip çayı dikip bardağı vadiye doğru atardı. Ne sağlammışlar ki kırılmaz, sonra biz toplardık. Gülmenin doğası sıcak Akdenizdir.

Sonra adının maki olduğunu öğrendiğim yeşil minik ağaçların arasından çıkabildiğimiz kadar çıkardık dağlara. Yara bere düşe kalka sohbet gülmece. ( Mutlaka ileride oluşan tırmanma ve dağ tutkumun başlangıcıdır buralar)

Bol oksijen, hormonsuz gida ve en önemlisi paylaşmak hepimizin anılarında mutlaka en güzel yerdedir. Ha… bir de ‘Gıncırlak’ vardı. Ağaçtan yapılmış T şeklinde dev bir tahterevalli.  İki tarafa da göbeklerimizin üstüne abanır ayaklarımızla hız verir, dengede bir aşağı bir yukarı dönerdik. Gacır gucur etmesinin de bir sebebi varmış ama hiç bilmek istemedim.

Bir tat bir doku… Yeni neslin şehir hayatında kaybolduğu o yıllar bizim sosyal medyamız da barımızda eğlencemizdi bunlar. Hepimiz çok mutluyduk çok…

Efendim neyse, güneyin kavurucu sıcaklarında Toros Dağları’nın denizle öpüştüğü illerde yayla geleneği vardır. Çam ağaçlarının ve yüksek rakımın serinletici etkisiyle şehirden bir kaçıştır yayla...

Çünkü Akdeniz ikliminin hakim olduğu Mersin’de yazlar çok sıcak geçer. Nem de çok yüksek olunca yaşam güçleşir. Tabii yaşlılar ve çocuklar etkilenir. Haziran- Ekim yayla dönemidir.

Bu gidişimle şimdiye kadar duymadığım ne çok yayla varmış şaşırdım ben de… Nüfusun büyük bir bölümünün yaz aylarında konakladığı yaylalardan bazıları; Aslanköy, Gözne, Ayvagediği, Kızılbağ, Bekiralanı, Fındıkpınarı, Mihrican, Soğucak, Çamlıyayla, Namrun, Sebil, Gülek , Sebil, Sorgun, Güzeloluk, Küçükfındık, Balandız, Uzuncaburç, Gökbelen, Kırobası, Bardat, Tersakan, Abanoz,  Elmagözü, Bardat, Bolyaran, Tersakan, Dağpazarı, Sertavul, Çivi, Söğütözü ve Kozağaç Yaylaları… Merkeze en yakın yayla Gülek Yaylası’na Tarsus ilçesinin kuzeyine doğru 50 km lik asfalt yolla ulaşılır. Buralarda sıkça Roma ve Bizans kalıntılarına rastlarsınız.

Yeşilin tüm tonlarını gözler önüne seren bu yaylalar, serin-temiz havasıyla ve mis kokulu çiçekleriyle doğa tutkunlarının vazgeçilmezidir. Muhteşem Mersin yaylalarında doğayla iç içe bir deneyim yaşamak, hem vücuda hem de ruha iyi gelecek muhteşem bir kaçış fırsatı da sunar. Doğanın huzuru sadece yerli gezginlerin değil yabancılar için de ilgi odağıdır. Yüksek rakımlı, serin ve temiz havasıyla, göz alıcı manzaraları ve zengin bitki örtüsüyle, bu yaylalar Mersin’in turistik çekiciliklerini önemli ölçüde artırır.

Bu arada… yaylalara ulaşım eskisi gibi saatlerce kavisli dağ yollarından değil. Artık çok güzel yollarla merkeze bağlanmış ve umumi ulaşım da mevcut. Böylelikle sabah akşam  işe gidip gelenler de çok rahatlamış.

Yıllar sonra çıktığım yaylalarda geçmişimin o sımsıcak anılarına uzandım. Vadi ve dağların muhteşem güzelliğiyle büyülenerek dağ tepe gezdim. Yengeciğimin o güzel güleç yüzünü görüp hasret giderdim. Şeftali bahçelerinde  tadı dayanılmaz ikram edilen misafirperverliklere eriyip bittim. Dedemin anneannemin köyünü ziyaret ettim…

Beklenmedik şekilde yağmura bile  yakalanıp sırılsıklam oldum.

İyi ki bu topraklarda doğmuşum ve iyi ki paylaştığım sevdiklerim var. İyi ki sizler varsınız. Canım memleketimin başka bir güzelliğiyle buluşmak üzere…

Читайте на 123ru.net