FARKINDALIK AYI
Erken Teşhis Hayat Kurtarır. Ekim ayı boyunca, dünyada milyonlarca insanı etkileyen meme kanseri ile ilgili farkındalık çalışmaları hız kazanıyor. Meme Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında, erken teşhisin önemi vurgulanırken, bilinçlenmeyi artırmak ve meme kanseri taramalarına dikkat çekmek amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleniyor.
"Erken Teşhis: Hayati Öneme Sahip"
Meme kanseri, kadınlar arasında en yaygın görülen kanser türlerinden biridir. Ancak erken teşhis sayesinde tedavi şansı önemli ölçüde artmaktadır. Uzmanlar, kadınların düzenli olarak kendi kendine muayene yapmaları ve belirli yaş aralıklarından itibaren mamografi taramalarına katılmalarını önermektedir. Ekim ayı, bu farkındalığı artırmak ve kadınları düzenli kontroller konusunda teşvik etmek için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Kanserle mücadelede yalnızca tıbbi tedaviler değil, aynı zamanda psikolojik destek ve toplumun desteği de büyük rol oynamaktadır.
"Her Kadın Risk Altında Olabilir"
Meme kanseri risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, yaş, hormon tedavileri ve yaşam tarzı gibi etmenler bulunmaktadır. Ancak, düzenli kontrol ve farkındalık sayesinde kanserin erken evrede yakalanması mümkün olabilir. Sağlık otoriteleri, özellikle 40 yaş ve üzeri kadınlara düzenli mamografi çektirmelerini tavsiye etmektedir. Meme Kanseri Farkındalık Ayı, kadınların sağlığına yönelik büyük bir adım atma fırsatı sunmaktadır. Hep birlikte farkındalığı artırarak, erken teşhis ile meme kanserine karşı mücadelede güçlü bir fark yaratabiliriz.
DÜNYA SEREBRAL PALSİ FARKINDALIK GÜNÜ
Bugün 6 Ekim Dünya Serebral Palsi Farkındalık Günü. Tüm dünyada her yıl 6 Ekim günü, serebral palsili çocuklara dikkat çekmek amacıyla yeşil renkle simgeleştirilen etkinlikler yapılıyor. Kas iskelet sistemi hastalığı olan serebral palsi (beyin felci), en sık rastlanan, buna karşın en az anlaşılan engellilik durumudur. Dünya genelinde 17 milyon serebral palsili olduğu bilinmekte, Türkiye’de ise her yıl 6 binden fazla bebeğe serebral palsi tanısı konulmaktadır.
Uzmanlar, serebral palsinin ilerleyici bir hastalık olmadığını söylüyor, ancak erken teşhisin önemine dikkat çekiyor.
Bebeğin bir yaşından önce ısrarla tek bir eli kullanması, 18 aylık olmasına rağmen hâlâ yürüyememesi, 24 aylık olmasına rağmen basit cümlelerle konuşamaması gibi belirtiler söz konusu ise hemen bir uzmana görünmelidi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Serebral Palsi farkındalığı oluşturmak amacıyla 6 Ekim günü herkesi yeşil giymeye, yeşil takılar takmaya, yeşil ışık yakmaya davet ediyorlar.
BİR GÜN DEĞİL HER GÜN
"Ulusların büyüklüğü ve ahlaki gelişmişliği hayvanlara davranış biçimleriyle değerlendirilebilir. Mahatma Gandhi"
Dünya Hayvanları Koruma Günü, her yıl 4 Ekim'de kutlanmaktadır. Bu gün, hayvanların korunmasına ve refahına dikkat çekmek amacıyla çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.
Dünya Hayvanları Koruma Günü ilk kez 24 Mart 1925’te Almanya’da Berlin’de kutlandı. Bu ilk etkinliğe 5000 dolayında hayvansever katıldı. Günümüzdeki gibi 4 Ekim’de kutlanmaya 1929’da başlandı. Etkinliğin uluslararası hale gelmesi de 1931’de İtalya’da Floransa’da düzenlenen toplantıda kabul edildi. İlk başta Almanya, Avusturya, İsviçre ve Çekoslavakya’da kutlanan Hayvanları Koruma Günü günümüzde bütün dünyada kutlanıyor. Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde belediyeler, dernekler, kurum ve kuruluşlar çeşitli etkinlikler düzenler. Bunlar arasında eğitim ve farkındalık yaratma etkinlikleri, barınak açma ve hayvan sahiplenme etkinlikleri, konferanslar, seminerler ve çalıştaylar olur. Ayrıca medyada ve sosyal medyada konuyla ilgili yazılar yayınlanır, söyleşiler, programlar ve birtakım gösterimler düzenlenir.
DOLCE FAR NİENTE
Kendimize zaman ayırmanın ve hayatın tadını çıkartmanın önemini vurgulayan bir felsefe Dolce far Niente. Yani hiç bir şey yapmama sanatı. Dolce far Niente felsefesini ‘Eat Pray Love’ (Ye, Dua Et, Sev) okuyanlar ya da izleyenler hatırlayacaktır. Bir kadının kendini buluşunun - aslında yeniden keşfetmesinin hikayesi anlatılır. Kitap tüm dünyada satış rekorları kırdı. Filmde ise Julia Roberts, Eat Pray Love / Ye Dua Et Sev”in başkahramanı Liz Gilbert (Julia Roberts) bir yandan kendi gerçek iç dünyasını yeniden keşfedip, onunla tekrar bağ kurarken, bir yandan da dünyayı meraklı gözlerle gezmeyi arzu eden modern bir kadındır. Boşanmasının ardından bir yol ayrımına gelen Gilbert, işinden bir yıllığına izin alarak, karakterine hiç uymayan bir şekilde güvenli limanından çıkacak, hayatını değiştirmek için her şeyi riske atacaktır. Harikulade ve egzotik seyahatleri sırasında, İtalya’da yemek yemenin yalın zevkini, Hindistan’da duanın gücünü ve son olarak, beklenmedik bir şekilde, Bali’de ise içsel huzur ile aşkın dengesini yaşar. İlham verici gerçek bir hikâyeye dayanan “Eat Pray Love/Ye Dua Et Sev” tam bir "dolce far niente"
Kariyer peşinde olup sadece işe odaklanan, sosyal medyanın baskısıyla her daim aktif olmaya çalışan ve hızla akıp giden zamanın içerisinde fazlasıyla kendini unutan herkese ilaç gibi gelecek bir düşünce biçimi "dolce far niente". Hayatı biraz daha yavaş yaşamak, keyfine varmak, tadını çıkarmak. Ama hiçbir şey yapmamamın güzelliği de bu işte; hayata kısa bir ara vermek... Hayata reset atmak ya da bir süre akışına bırakmak.
Hadi madem bugün bu yazımı okuyorsun, o zaman bak ne diyeceğim sana. Kendini rahat bırak; her zaman aktif olmak zorunda değilsin. Hadi bugün hep birlikte bir şey yapalım? – Hiçbir şey yapmayalım. Zihninizi nasıl rahatlattığına inanamayacaksınız bile, adeta terapi gibi gelecek.
MENGENE GÖÇMENLERİ
Sevgili Nermin Bezmen yine harika bir kitap yazmış. Her zaman kalemini çok sevmişimdir. Mahmutpaşanın, Çiftesaraylar Caddesinde bir göçmen mahallesi. Bizanslılardan kalma surların çevirdiği altmış hanelik küçük bir dünya. Kafkas, Kırım göçmenlerinin dünyası. Mahmutpaşanın ortasında bir küçük Kafkasya, bir küçük Kırım. Adı Mengene Bölgesi. Ve 1892nin Silistre'sinde parçalanan bir ailenin bu küçük dünyaya sığınan bireyleri. Gönülsüz göçlerin cefakârlık, fedakârlık ve ardı kesilmeyen savaşlarla yoğrulan dramında doğan, büyüyen çocuklar. Çocukluklarını bilemeden gençliğe, gençliklerini tadamadan ihtiyarların yorgunluğuna erişen nesiller. Yasak, ayıp ve günah kavramlarının gölgesinde yaşanan masum aşklar, kalp kırıklıkları, zamanın kıskançlığında kurulan hayaller ve ilişkiler. Bugün yerinde yeller esen Mengeneden geriye fazla bir şey kalmadı gibi. Ama anılar hep taze. Aynen, Mengene içinde doğan Mürvetin anıları gibi. Kurt Seyit'in Murkası olduğu günlerinin anıları kadar taze...
Nermin Bezmen; 1954 yılında Antalya'da dünyaya geldi. Maçka İlkokulu'nu bitirdi. Atatürk Kız Lisesi'nde okurken, son sınıfta AFS bursuyla Amerika'ya gitti. Dönüşte Sultanahmet Sevk ve İdarecilik Yüksek Okulu'na devam ederek burayı 1974 yılında bitirdi. Televizyon sunuculuğu, dergi yazarlığı ve halkla ilişkiler faaliyetleri yürüttü, geleneksel Türk sanatları ile ilgilendi. Kendi atölyesinde yetişkin ve çocuklara resim dersi verdi. Popüler edebiyat dalında rağbet gören kitaplar yazdı. Ve yazmaya devam ediyor.
Bugüne kadar okumadıysanız bununla başlayıp diğer kitaplarına devam edin isterim.
YAKIŞMADI
Ahu Tuğba'nın ölümünden cenazesine kadar her şey hüzün verdi bana. Günlerce kurallar ve koşullar yüzünden getirilemedi. Çeşitli prosedürlerden sonra ülkesine kavuştu. Ama cenaze töreninde Meriç Erkan ve Yaşar Alptekin'nin birbirlerini kucaklayarak havaya kaldırıp gülerek sarılmaları beni çok irite etti. Zaten şu anda değiştirmiş oldukları kabuk hem beni rahatsız ediyor, hem samimi gelmiyor. Orada yaptıkları bu saçma sapan hareketler çok rahatsız etti. Unutulmuş, geçici şöhretlerin kamera görünce, nerede olduklarını unutup yaptıkları kontrolsüzlükler sanıyorum bir tek beni rahatsız etmemiştir.
CANIM ONUR
Sen gideli iki yıl olmuş. Ankara'da bir eğlence mekanında çıkan tartışma sonucunda hayatını kaybeden kardeşim gibi olan evimizin çocuğu müzisyen Onur Şener hala acın hepimizin içinde. En çokta anneciğinin, babacığının ve küçük prensesinin. Onur, hayatını kızına, ailesine, sevdiklerine, sahiplendiği üç köpeğine ve müziğine adamış bir sanatçıydı. İki yıl önce bir grup cani tarafından vahşice öldürüldü. Hukuki mücadeleleri devam ediyor. İki yıl önce, bir evlat, bir kardeş, bir dost ve birçok seveninin gönlünde taht kurmuş müzisyen Onur, hayattan koparıldı. İki yıl önce ellerinde içki bardaklarıyla bir insanı gözlerini kırpmadan katleden canilerle, 5 yaşındaki Narin'i katledenlerin, polisimize gözünü kırpmadan ateş eden o canavarların önüne nasıl ve ne zaman geçilecek? Hepimiz devletimize, adaletimize güveniyoruz ve bekliyoruz. Artık Onur'lar güvenle şarkı söyleyebilsin, Ceyla'lar babasız kalmasın, Narin'ler yaşayıp okullarına gidebilsin... Kimse kimsenin yaşam hakkını elinden almasın.
ÇOCUKLARIN YÜZÜ GÜLSÜN
Nebula ekibi ve kurucu ortak Melis Çatak, 8 yıldır olduğu gibi bu yıl da ihtiyaç sahibi ilkokul öğrencilerine yardım ulaştırmaya devam ediyor. Her yıl çeşitli okullarla iletişime geçilerek mont, bere, kitap ve bot gibi temel ihtiyaçlar karşılanıyor. Bu yıl Türkiye’nin en büyük öğrenci yardım kampanyalarından birini organize eden ekip, Hatay, Maraş, Balıkesir ve Antakya’daki okullara odaklandı.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRME ZAMANI
Kışa girerken bağışıklık sistemini doğal yollarla güçlendirmek, vücudunu hastalıklara karşı daha dirençli hale getirmek lazım. İşte bu süreçte yardımcı olabilecek bazı doğal yöntemler: Özellikle C vitamini bakımından zengin olan turunçgiller, kivi, çilek ve biber bağışıklığı destekler. Ayrıca brokoli, ıspanak ve havuç gibi sebzeler de önemli. Sarımsak; Antiviral ve antibakteriyel özellikleri sayesinde bağışıklık sistemine destek olur. Zencefil; Enflamasyonu azaltır ve sindirimi iyileştirir, bağışıklığı güçlendirir.
Yoğurt ve Kefir; Probiyotik açısından zengin olan bu besinler, sindirim sistemini düzenleyerek bağışıklığı artırır.
Balık ve Ceviz; Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan bu besinler iltihabı azaltarak bağışıklığı destekler. Bitki çaylarını kullanalım. Ekinezya; Bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olan bitkilerden biridir. Soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkların süresini kısaltabilir.Yeşil Çay; Antioksidanlarla dolu olduğu için bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Zerdeçal Çayı; Antiinflamatuar özellikleriyle vücudun savunma mekanizmasını destekler. Uyku sırasında vücut, bağışıklık hücrelerini onarır ve yeniler. Yeterli uyku, bağışıklık sisteminin güçlü kalması için elzemdir. Günde 7-8 saat uyumaya özen göstermelisin. Kronik stres, bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Yoga, meditasyon, derin nefes alma teknikleri ve yürüyüş gibi aktiviteler, stresi azaltarak bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Vücudu nemli tutmak, toksinlerin atılmasına yardımcı olur ve hücrelerin düzgün çalışmasını sağlar. Günde en az 2 litre su içmek önemlidir. D Vitamini; Güneş ışığına maruz kalarak doğal olarak D vitamini alabilirsin. Kış aylarında yeterli güneş alamıyorsan, takviye kullanmayı düşünebilirsin. Çinko;Bağışıklık sistemi fonksiyonlarını destekleyen minerallerden biridir. Fındık, kabak çekirdeği gibi besinlerden alabilirsin. Bu yöntemlerle bağışıklık sistemini kışa hazırlayabilirsin. Beslenme, uyku ve zihinsel sağlık dengesi en önemli adımlar arasında yer alıyor!
"Erken Teşhis: Hayati Öneme Sahip"
Meme kanseri, kadınlar arasında en yaygın görülen kanser türlerinden biridir. Ancak erken teşhis sayesinde tedavi şansı önemli ölçüde artmaktadır. Uzmanlar, kadınların düzenli olarak kendi kendine muayene yapmaları ve belirli yaş aralıklarından itibaren mamografi taramalarına katılmalarını önermektedir. Ekim ayı, bu farkındalığı artırmak ve kadınları düzenli kontroller konusunda teşvik etmek için önemli bir fırsat sunmaktadır.
Kanserle mücadelede yalnızca tıbbi tedaviler değil, aynı zamanda psikolojik destek ve toplumun desteği de büyük rol oynamaktadır.
"Her Kadın Risk Altında Olabilir"
Meme kanseri risk faktörleri arasında genetik yatkınlık, yaş, hormon tedavileri ve yaşam tarzı gibi etmenler bulunmaktadır. Ancak, düzenli kontrol ve farkındalık sayesinde kanserin erken evrede yakalanması mümkün olabilir. Sağlık otoriteleri, özellikle 40 yaş ve üzeri kadınlara düzenli mamografi çektirmelerini tavsiye etmektedir. Meme Kanseri Farkındalık Ayı, kadınların sağlığına yönelik büyük bir adım atma fırsatı sunmaktadır. Hep birlikte farkındalığı artırarak, erken teşhis ile meme kanserine karşı mücadelede güçlü bir fark yaratabiliriz.
DÜNYA SEREBRAL PALSİ FARKINDALIK GÜNÜ
Bugün 6 Ekim Dünya Serebral Palsi Farkındalık Günü. Tüm dünyada her yıl 6 Ekim günü, serebral palsili çocuklara dikkat çekmek amacıyla yeşil renkle simgeleştirilen etkinlikler yapılıyor. Kas iskelet sistemi hastalığı olan serebral palsi (beyin felci), en sık rastlanan, buna karşın en az anlaşılan engellilik durumudur. Dünya genelinde 17 milyon serebral palsili olduğu bilinmekte, Türkiye’de ise her yıl 6 binden fazla bebeğe serebral palsi tanısı konulmaktadır.
Uzmanlar, serebral palsinin ilerleyici bir hastalık olmadığını söylüyor, ancak erken teşhisin önemine dikkat çekiyor.
Bebeğin bir yaşından önce ısrarla tek bir eli kullanması, 18 aylık olmasına rağmen hâlâ yürüyememesi, 24 aylık olmasına rağmen basit cümlelerle konuşamaması gibi belirtiler söz konusu ise hemen bir uzmana görünmelidi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü Serebral Palsi farkındalığı oluşturmak amacıyla 6 Ekim günü herkesi yeşil giymeye, yeşil takılar takmaya, yeşil ışık yakmaya davet ediyorlar.
BİR GÜN DEĞİL HER GÜN
"Ulusların büyüklüğü ve ahlaki gelişmişliği hayvanlara davranış biçimleriyle değerlendirilebilir. Mahatma Gandhi"
Dünya Hayvanları Koruma Günü, her yıl 4 Ekim'de kutlanmaktadır. Bu gün, hayvanların korunmasına ve refahına dikkat çekmek amacıyla çeşitli etkinliklerle anılmaktadır.
Dünya Hayvanları Koruma Günü ilk kez 24 Mart 1925’te Almanya’da Berlin’de kutlandı. Bu ilk etkinliğe 5000 dolayında hayvansever katıldı. Günümüzdeki gibi 4 Ekim’de kutlanmaya 1929’da başlandı. Etkinliğin uluslararası hale gelmesi de 1931’de İtalya’da Floransa’da düzenlenen toplantıda kabul edildi. İlk başta Almanya, Avusturya, İsviçre ve Çekoslavakya’da kutlanan Hayvanları Koruma Günü günümüzde bütün dünyada kutlanıyor. Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde belediyeler, dernekler, kurum ve kuruluşlar çeşitli etkinlikler düzenler. Bunlar arasında eğitim ve farkındalık yaratma etkinlikleri, barınak açma ve hayvan sahiplenme etkinlikleri, konferanslar, seminerler ve çalıştaylar olur. Ayrıca medyada ve sosyal medyada konuyla ilgili yazılar yayınlanır, söyleşiler, programlar ve birtakım gösterimler düzenlenir.
DOLCE FAR NİENTE
Kendimize zaman ayırmanın ve hayatın tadını çıkartmanın önemini vurgulayan bir felsefe Dolce far Niente. Yani hiç bir şey yapmama sanatı. Dolce far Niente felsefesini ‘Eat Pray Love’ (Ye, Dua Et, Sev) okuyanlar ya da izleyenler hatırlayacaktır. Bir kadının kendini buluşunun - aslında yeniden keşfetmesinin hikayesi anlatılır. Kitap tüm dünyada satış rekorları kırdı. Filmde ise Julia Roberts, Eat Pray Love / Ye Dua Et Sev”in başkahramanı Liz Gilbert (Julia Roberts) bir yandan kendi gerçek iç dünyasını yeniden keşfedip, onunla tekrar bağ kurarken, bir yandan da dünyayı meraklı gözlerle gezmeyi arzu eden modern bir kadındır. Boşanmasının ardından bir yol ayrımına gelen Gilbert, işinden bir yıllığına izin alarak, karakterine hiç uymayan bir şekilde güvenli limanından çıkacak, hayatını değiştirmek için her şeyi riske atacaktır. Harikulade ve egzotik seyahatleri sırasında, İtalya’da yemek yemenin yalın zevkini, Hindistan’da duanın gücünü ve son olarak, beklenmedik bir şekilde, Bali’de ise içsel huzur ile aşkın dengesini yaşar. İlham verici gerçek bir hikâyeye dayanan “Eat Pray Love/Ye Dua Et Sev” tam bir "dolce far niente"
Kariyer peşinde olup sadece işe odaklanan, sosyal medyanın baskısıyla her daim aktif olmaya çalışan ve hızla akıp giden zamanın içerisinde fazlasıyla kendini unutan herkese ilaç gibi gelecek bir düşünce biçimi "dolce far niente". Hayatı biraz daha yavaş yaşamak, keyfine varmak, tadını çıkarmak. Ama hiçbir şey yapmamamın güzelliği de bu işte; hayata kısa bir ara vermek... Hayata reset atmak ya da bir süre akışına bırakmak.
Hadi madem bugün bu yazımı okuyorsun, o zaman bak ne diyeceğim sana. Kendini rahat bırak; her zaman aktif olmak zorunda değilsin. Hadi bugün hep birlikte bir şey yapalım? – Hiçbir şey yapmayalım. Zihninizi nasıl rahatlattığına inanamayacaksınız bile, adeta terapi gibi gelecek.
MENGENE GÖÇMENLERİ
Sevgili Nermin Bezmen yine harika bir kitap yazmış. Her zaman kalemini çok sevmişimdir. Mahmutpaşanın, Çiftesaraylar Caddesinde bir göçmen mahallesi. Bizanslılardan kalma surların çevirdiği altmış hanelik küçük bir dünya. Kafkas, Kırım göçmenlerinin dünyası. Mahmutpaşanın ortasında bir küçük Kafkasya, bir küçük Kırım. Adı Mengene Bölgesi. Ve 1892nin Silistre'sinde parçalanan bir ailenin bu küçük dünyaya sığınan bireyleri. Gönülsüz göçlerin cefakârlık, fedakârlık ve ardı kesilmeyen savaşlarla yoğrulan dramında doğan, büyüyen çocuklar. Çocukluklarını bilemeden gençliğe, gençliklerini tadamadan ihtiyarların yorgunluğuna erişen nesiller. Yasak, ayıp ve günah kavramlarının gölgesinde yaşanan masum aşklar, kalp kırıklıkları, zamanın kıskançlığında kurulan hayaller ve ilişkiler. Bugün yerinde yeller esen Mengeneden geriye fazla bir şey kalmadı gibi. Ama anılar hep taze. Aynen, Mengene içinde doğan Mürvetin anıları gibi. Kurt Seyit'in Murkası olduğu günlerinin anıları kadar taze...
Nermin Bezmen; 1954 yılında Antalya'da dünyaya geldi. Maçka İlkokulu'nu bitirdi. Atatürk Kız Lisesi'nde okurken, son sınıfta AFS bursuyla Amerika'ya gitti. Dönüşte Sultanahmet Sevk ve İdarecilik Yüksek Okulu'na devam ederek burayı 1974 yılında bitirdi. Televizyon sunuculuğu, dergi yazarlığı ve halkla ilişkiler faaliyetleri yürüttü, geleneksel Türk sanatları ile ilgilendi. Kendi atölyesinde yetişkin ve çocuklara resim dersi verdi. Popüler edebiyat dalında rağbet gören kitaplar yazdı. Ve yazmaya devam ediyor.
Bugüne kadar okumadıysanız bununla başlayıp diğer kitaplarına devam edin isterim.
YAKIŞMADI
Ahu Tuğba'nın ölümünden cenazesine kadar her şey hüzün verdi bana. Günlerce kurallar ve koşullar yüzünden getirilemedi. Çeşitli prosedürlerden sonra ülkesine kavuştu. Ama cenaze töreninde Meriç Erkan ve Yaşar Alptekin'nin birbirlerini kucaklayarak havaya kaldırıp gülerek sarılmaları beni çok irite etti. Zaten şu anda değiştirmiş oldukları kabuk hem beni rahatsız ediyor, hem samimi gelmiyor. Orada yaptıkları bu saçma sapan hareketler çok rahatsız etti. Unutulmuş, geçici şöhretlerin kamera görünce, nerede olduklarını unutup yaptıkları kontrolsüzlükler sanıyorum bir tek beni rahatsız etmemiştir.
CANIM ONUR
Sen gideli iki yıl olmuş. Ankara'da bir eğlence mekanında çıkan tartışma sonucunda hayatını kaybeden kardeşim gibi olan evimizin çocuğu müzisyen Onur Şener hala acın hepimizin içinde. En çokta anneciğinin, babacığının ve küçük prensesinin. Onur, hayatını kızına, ailesine, sevdiklerine, sahiplendiği üç köpeğine ve müziğine adamış bir sanatçıydı. İki yıl önce bir grup cani tarafından vahşice öldürüldü. Hukuki mücadeleleri devam ediyor. İki yıl önce, bir evlat, bir kardeş, bir dost ve birçok seveninin gönlünde taht kurmuş müzisyen Onur, hayattan koparıldı. İki yıl önce ellerinde içki bardaklarıyla bir insanı gözlerini kırpmadan katleden canilerle, 5 yaşındaki Narin'i katledenlerin, polisimize gözünü kırpmadan ateş eden o canavarların önüne nasıl ve ne zaman geçilecek? Hepimiz devletimize, adaletimize güveniyoruz ve bekliyoruz. Artık Onur'lar güvenle şarkı söyleyebilsin, Ceyla'lar babasız kalmasın, Narin'ler yaşayıp okullarına gidebilsin... Kimse kimsenin yaşam hakkını elinden almasın.
ÇOCUKLARIN YÜZÜ GÜLSÜN
Nebula ekibi ve kurucu ortak Melis Çatak, 8 yıldır olduğu gibi bu yıl da ihtiyaç sahibi ilkokul öğrencilerine yardım ulaştırmaya devam ediyor. Her yıl çeşitli okullarla iletişime geçilerek mont, bere, kitap ve bot gibi temel ihtiyaçlar karşılanıyor. Bu yıl Türkiye’nin en büyük öğrenci yardım kampanyalarından birini organize eden ekip, Hatay, Maraş, Balıkesir ve Antakya’daki okullara odaklandı.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRME ZAMANI
Kışa girerken bağışıklık sistemini doğal yollarla güçlendirmek, vücudunu hastalıklara karşı daha dirençli hale getirmek lazım. İşte bu süreçte yardımcı olabilecek bazı doğal yöntemler: Özellikle C vitamini bakımından zengin olan turunçgiller, kivi, çilek ve biber bağışıklığı destekler. Ayrıca brokoli, ıspanak ve havuç gibi sebzeler de önemli. Sarımsak; Antiviral ve antibakteriyel özellikleri sayesinde bağışıklık sistemine destek olur. Zencefil; Enflamasyonu azaltır ve sindirimi iyileştirir, bağışıklığı güçlendirir.
Yoğurt ve Kefir; Probiyotik açısından zengin olan bu besinler, sindirim sistemini düzenleyerek bağışıklığı artırır.
Balık ve Ceviz; Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin olan bu besinler iltihabı azaltarak bağışıklığı destekler. Bitki çaylarını kullanalım. Ekinezya; Bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olan bitkilerden biridir. Soğuk algınlığı gibi rahatsızlıkların süresini kısaltabilir.Yeşil Çay; Antioksidanlarla dolu olduğu için bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Zerdeçal Çayı; Antiinflamatuar özellikleriyle vücudun savunma mekanizmasını destekler. Uyku sırasında vücut, bağışıklık hücrelerini onarır ve yeniler. Yeterli uyku, bağışıklık sisteminin güçlü kalması için elzemdir. Günde 7-8 saat uyumaya özen göstermelisin. Kronik stres, bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Yoga, meditasyon, derin nefes alma teknikleri ve yürüyüş gibi aktiviteler, stresi azaltarak bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olabilir. Vücudu nemli tutmak, toksinlerin atılmasına yardımcı olur ve hücrelerin düzgün çalışmasını sağlar. Günde en az 2 litre su içmek önemlidir. D Vitamini; Güneş ışığına maruz kalarak doğal olarak D vitamini alabilirsin. Kış aylarında yeterli güneş alamıyorsan, takviye kullanmayı düşünebilirsin. Çinko;Bağışıklık sistemi fonksiyonlarını destekleyen minerallerden biridir. Fındık, kabak çekirdeği gibi besinlerden alabilirsin. Bu yöntemlerle bağışıklık sistemini kışa hazırlayabilirsin. Beslenme, uyku ve zihinsel sağlık dengesi en önemli adımlar arasında yer alıyor!